14 Ocak 2018 Pazar

KUPA KIZI (1986) / "Belle de Jour 1967


Luis Buñuel ve Jean-Claude Carrière’in senaryosundan,(Bunuel'in "Belle de Jour “Gündüz Güzeli" adlı filminden) Luis Buñuel ‘in rejisiyle  1967 yılında de çekilen ve baş rolerini; Catherine Deneuve, Jean Sorel,    Michel Piccoli, Geneviève Page’in oynadığı Fransız-İtalyan ortak yapımı film. (İlk gösterim 1Nisan 1968 USA)



Storyline


Severine is a beautiful young woman married to a doctor. She loves her husband dearly, but cannot bring herself to be physically intimate with him. She indulges instead in vivid, kinky, erotic fantasies to entertain her sexual desires. Eventually she becomes a prostitute, working in a brothel in the afternoons while remaining chaste in her marriage. Written by James Meek <james@oz.net>




#KUPA KIZI (1986) “[1] Senaryo ve Yönetmen:
Başar Sabuncu (Bunuel'in "Belle de Jour “Gündüz Güzeli" adlı filminden), Görüntü Yönetmeni: Selçuk Taylaner, Sanat Yönetmeni: Gülsün Karamustafa, Yapım: Mine Film/Kadri Yurdatap

Oyuncular:  Müjde Ar, Tarık Tarcan, Selçuk Özer, Yalçın Boratap, Zihni Küçümen, Nisa Serezli, Füsun Demirel, Candan Sabuncu, Serra Yılmaz, Aysel Gürel, Nezahat Tanyeli

Konu: Bunalımlı bir çocukluk dönemi geçiren Nilgün (Müjde Ar), evlidir. Ne var ki kocasını çok sevmesine karşılık cinsel açıdan tensel bir uyuşmazlığın içindedir. Bu yönden mutlu değildir ... Zengin bir kocayla evlenip sınıf atlayan Nilgün'ün bu cinsel soğukluğu nereden kaynaklanmaktadır? Oysa Nilgün sıhhatli ve dişi bir kadındır ... İşte genç kadın, bu sorulara çözüm ve kocasıyla arasındaki tensel kopuşa bir çare ararken, ününü duyduğu randevucu Madam Emilia aklına gelir. Ve önce büyük korkularia, sonra da istiyerek Emilia'nın evinde gündüzleri çalışmaya başlar. Çeşitli cinsel saplantılann sergilendiği bu evde Nilgün, farklı kişilerle karşılaşır. İçlerinde eski çocukluk aşkı bir serseri de vardır. Ancak kendisini kocasının arkadaşı randevuevinde göamesiyle korkup işi bırakır. Madam Emilia 'nın evinde çeşitli cinsel deneyimler geçiren Nilgün, bu ranevuevinden kurtulduğunda kocasıyla düşlediği mutluluğa kavuşacaktır.
$ "Çıplak Vatandaşla parlak bir çıkış yapan Başar Sabuncu, ikin­ci filminde Luis Bunuel'in ünlü "Gündüz Güzeli" filmine bir 'nazi­re' yapmak düşüncesinden hareket etmiş. "Ben alafranga bir ada­mım" diyor Başar, Bu nedenle "Gündüz Güzeli"ni 'yerlileştirmek', 'alaturkalaştırmak' gibi şeylerin peşinde koşmamış. Ancak "Kupa Kızı"nın ne amaçladığını da kestirmek kolay değil.

Bir kez, "Gündüz Güzeli'ne 'nazire' gerekli miydi? Dünyanın en güzel, en 'komple', kendi içinde en bütünleşmiş filmlerinden birini alıp ona 'nazire' yapmanın gereği var mı? Eğer içeriksel veya bi­çimsel benzerliklerin içine yepyeni bir öz koymayacak, yepyeni bir anlam kazandırmayacaksanız? "Kupa Kızı"nda ise bu türden bir 'ye­nilik' yok. Film, bir yandan Bunuel'e alabildiğine bağlı kalmış. Öy­le ki, asıl filmde bir Japon'un kızlara gösterdiği (ve içinde ne oldu­ğu seyirci tarafından bilinmeyen) kutu gibi tipik Bunuelien bir mo­tif bile korunmuş. Değiştirilen (kaldırılan) şeyler arasında, asıl film­de 'necrophİle' bir kontla (Georges Marchal) uzun sevişme sahnesi (ki bizde gösterilen kopyada bu bölüm oldukça kesilmişti) ve koca­nın sakat kalmasıyla sonuçlanan tüm final de var.

Ancak, diğer yandan Sabuncu, kendi filmine değişik Öğeler sokmayı da denemiş. Örneğin 'Kupa Kızı'na "Gündüz GüzeIi"nİn pek sahip olmadığı sınıfsal bir konum, tam bir 'geçmiş' vermeyi dü­şünmüş. Filmde "anne" kimliğinin ön plana çıkarılışı ve çocukluk düşlerinin geliştirilmesiyle, hem Nilgün'ün evlenmekle 'sınıf atla­mış' toplumsal kimliğinin, hem de 'cinsel soğukluğu'nun, sado-mazoşist ve diğer cinsel çeşitlemeler peşindeki kişiliğinin belirgin kılın­masına çalışılmış. Ancak Bunuerin filminde, aslında oldukça sade bir yapıyla, kronolojik olarak anlatılan olayların içine yerleştirilmiş. Sabuncu’nun filminde daha karmaşık daha bölümlü hir anlatımla ortaya çıkmıyorsa, diğer bir deyişle Gündüz Güzeli’nde gerçekle düşün sade bir yapı içinde oluşan olağanüstü karışımı ve bundan fış­kıran o sinemasal büyü, o kendine özgü şiir "Kupa Kızı”nın belki daha incelikli, daha arınmış, daha dilimlenmiş yapısında ortaya çıkmıyorsa, bunda kabahat kimin? Elbette ki Bunuel'le aşık atmaya kalkanın değil mi?

Kupa Kızı’nda Sabuncu oldukça iyi şeyler yapmış. Artık sine­mamızın bir numaralı iş faktörlerinden biri olan Müjde Ar cinselli­ğini, özellikle vücut çekimleri üstüne yoğunlaşan yakın planlarıyla değişik bir estetiğe kavuşturmayı, tüm randevuevi sahnelerinde eski Beyoğlu‘un levanten ağırlıklı, ödağacı kokulu kendine özgü havası­nı vermeyi denemiş ve de oldukça başarmış. Filmin lipik Freud, psikanaliz ve Batılı olan öğelerini ırklar ve dinler karmaşası bir Beyoğ­lu içinde gedebilir kılmayı denemiş (bir kiliseyi ziyaret ve mum yak­ma sahnesi bile var!).. Ne var ki bizce filmin temel çelişkisi, hedef altlığı kitlede... Perdede "Müjde Ar cinselliği" görmeye gelmiş sıra­dan seyirci içinse, film, anlaşılması çok zor simgeler, sözler, çağrı­şımlarla dolu... Velhasıl bu haliyle "Kupa Kızı", İki arada bir dere­de kalmış, kimseyi pek memnun edemeyecek bir film gibi gelir bize... Hİç olmazsa, film kendisi için yapılmışa benzeyen aydın seyirci­mizin bu ilginç çabaya sahip çıkması ve "Gündüz GüzeIi"nii "Kupa Kızı"na dönüşmesi olayını İzlemesi gerekir diye düşünüyoruz... Çün­kü, önemli bir başyapıtla kıyaslanma talihsizliği bir yana, "Kupa Kı­zı"nda kişiliği olan, kendi temalarını, estetiğini, dünyasını oluştur­ma çabasındaki bir yönetmenin varlığı, baştan sona: belli oluyor.  “[2]

 Uzun süredir ilk kez sinemanın görsel tadlna vardığım bir Türk filmi görmenin keyfi, film bıttiğinde bir burukluğa dönüştü. Bilinçaltını irdeleyen ağır tartımlı filmlerden tat almayı bilebildiğim halde, kendi kendime sordum, "Başar Sabuncu bu filmi niye yapmış böyle?" diye. (Yavuzer Çetinkaya, Kupa Kızı, Milliyet Sanat, S.: 142, 1 Nisan 1986). “[3]

 Oysa nefis görüntüler, şiirsel bir çekim ... Yazık ki Başar Sabuncu değil, bu bir Bunuel gargarası ... Neden özgün bir senaryo değil de Bunuel? (Agah Özgüç, "Ba§ar Sabuncu'nın "Alafranga ayıbı", Video Haber S· 13 N' 1986)

Not: " "Kupa Kızı" (1985), Kaçamak" (1987), ve "Asılacak Kadın"dan (1986) sonra "iç hesaplaşmaları" oluşturan "üçleme"nin sonuncusu.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder