TOOTSIE
(1982) Amerikalı yönetmen Sydey Pollack'ın (1934-2008) yönetiminde Larry Gelbart (1928-2009) ve Murray Schisgal'ın (1926) senaryosundan filme aktarılan romantik komedi dalında 1 oskar kazanan film. Filmin başlıca oyuncuları Dustin Hoffman (1937), Jessica Lange (1949) ve Teri Garr. (1947)
Michael Dorsey is an unemployed actor with an impossible reputation. In
order to find work and fund his friend's play he dresses as a woman, Dorothy
Michaels, and lands the part in a daytime drama. Dorsey loses himself in this
woman role and essentially becomes Dorothy Michaels, captivating women all
around the city and inspiring them to break free from the control of men and
become more like Dorsey's initial identity. This newfound role, however, lands
Dorsey in a hot spot between a female friend/'lover,' a female co-star he falls
in love with, that co-star's father who falls in love with him, and a male
co-star who yearns for his affection
ŞABANİYE (1984) – Yönetmen: Kartal Tibet,
Senaryo: İhsan Yüce, Kartal Tibet, Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca,
Yardımcı Yönetmen: Ahmet Sezerel, Kamera Asistanı: Necdet Taşçıoğlu, Yönetmen
Asistanı: Ayşegül Gökçe, Özgün Müzik: Cahit Berkay, Müzik Yönetmeni: Oğuz
Abadan, Montaj-Senkron: İsmail Kalkan, Set Ekibi: Muzaffer Gün, Murat Özlük, A.
Çınaroğlu, Işık: İbrahim Sabuncu, Selahattin Fidan, İsmail Hoşgör, Makyaj: Mine
Türkoğlu, Kuaför: Nevzat Ar, Sesleri Alan: Erkan Aktaş, Laboratuar. Metin
Çeşmebaşı, Arif Yıldız, Negatif Montaj: Erol Şahin, Seslendirme Yönetmeni:
Levent Dönmez, Yapım Yönetmeni: Şerif Ablak, Erol Omorto, Yapım: Tibet
Film/Kartal Tibet (Fono film stüdyosunda hazırlanmıştır).
Oyuncular: Kemal Sunal, Çiğdem Tunç, Aliye Rona, Reha Yurdakul, Adile Naşit, Erdal Özyağcılar, Turgut Boralı, Nevzat Açıkgöz, Sırrı Elitaş, Osman Çağlar, Orhan Arda, Ahmet Balıkçı,
Konu: Annesi Şaban'ı kan davasından kaçırarak kente getirir. Bir gazinonun kulisinde çalışmaktadır. Fakat hasımları takip edip izini bulmuşlardır. Bir gün as solist işten kovulunca, Şaban hasımlarınca tanınmamak için kadın kılığına girerek, assolistin yerine sahneye çıkar...
$ 'Şabaniye', daha önce bir yerlerde söylendiği gibi,
Dustin Hoffman'ın kadın rolü oynadığı ünlü "Tootsîe" filminin bir
yerli çevrimi değil. Bu filmi daha çok, Billy
Wilder'in "Bazıları Sıcak Sever" filminin uzaktan da olsa bir uyarlaması saymak olanaklı. Gerçekten de Kemal Sunal, kan davası nedeniyle peşinde olan bir
köylüsünden kaçmak için kadın kılığına girer, Şaban'ken Şabaniye olur... Bu ona
tüm ün ve zenginlik yollarını açacak ve Şabaniye, çevresindeki birçok erkeğin 'iltifatlarına nail olurken, sonunda
sevdiği kıza da kavuşacaktır.
'Şabaniye' hemen tümüyle tek bir trük'e, kadın kılığına girme ve o durumda kalma numarasına bağlanıyor. Film, belki de bu açıdan Sİdney Pollack'ın "Tootsie’siyle kıyaslanabilir. Sonuç olarak 'Şabaniye'de, çok değişik bir düzeyde de olsa Tootsie'nin yaptığını yapıyor, erkekler dünyasındaki bir kadının başına gelenleri anlatırken, kahramanının aslında erkek olması, bu erkekler dünyası'na kadının yerinin, karşılaştığı ve karşılaşabileceği tatsız olayların daha iyi belirmesine, daha keskin bir eleştirel nitelik kazanmasına yardım ediyor. 'Şabaniye' kuşkusuz bunu Tootsie'deki gibi incelikle değil, bizim yerli güldürü filmlerimizin, daha da özelde Kemal Suna! filmlerinin o kaçınılmaz kaba çizgili, kür kör parmağım gözüne üslubuyla yapıyor.
'Şabaniye',
her şeyden Önce beklendiği ölçüde rahatlatıcı, güldürücü, boşakıcı bir film değil. Fîlmîn çok
uygun konusuna karşın çok açık espri yokluğu,
kişilik incelemesi eksikliği hemen dikkati çekiyor.
Bu filme bakarak Kartal Tibet'in güldürü yönetmedeki başarısı üstüne karar vermek de kolay d.eğil. Çünkü
filmde başarılı bölümlerle zayii bölümler
sürekli birbirini izliyor. Örneğin Şaban'ın Şabaniye olduğu, yani
Sunal'm İlk kez kadın kılığında ortaya çıktığı gazinodaki soyunma odası bölümü. İnanılmaz kertede başarısız. Burda Kemal Sunal'ın çok uğraşılmış makyajıyla ilk
kez Şabanîye olarak ortaya çıkması,
filmin tüm ondan sonaki gelişimini sürükleyecek ve üstelik güldürmeye
çok uygun bir sahne olduğu halde, alabildiğine
durağan kalmış bir bölüm bu...
Buna karşılık
filmde çok daha iyi bölümler var. Örneğin Şabaniye'nin ilk kez şarkı söylediği ve "ölürsem Kabrime
Gelme" şarkısıyla,
özellikle bu bölümde olağanüstü bir oyun veren Erdal Özyağcılar'ı ağlattığı sahne... Şabaniye'nin film
çevirmesi ve 'jön' Kartal Tibet'le
birlikte "Bir Sevgi İstiyorum" isimli 'arabesk-melodram'ın aşk
sahnelerinin kumsalda çekimi... Bu bölümde Tibet, hem bu tür bîr sinemayla, hem bu sinemanın avaz avaz
haykıran yeteneksiz oyuncularıyla,
hem de bir zamanlar kendisinin de baş oyuncularından bîri olduğu tüm bir
sinema anlayışıyla dalga geçiyor. Ama bu saman alevi gibi parlayan bölümler, ne
yazık ki filmin tümüne egemen
olamıyor ve "Şabaniye", gülmek için hazır bekleyen seyircisine sonuç olarak bu fırsatı pek az verebiliyor.
Kuşkusuz başka, bir sorun, Kemal
Sunal'ın iyi işlenmemiş kişiliği. Bu oyuncu
son filmlerinde doğal güldürme yeteneği ve çok kaba biçimde çizilmiş
ayrıntısız kişiliklerle baş başa bırakılmış durumda... Senaryo yazarlara ona ne üstünde çalışabilecek, Özgün yanları dâ olan bîr kişilik, ne de yeteri kadar espri
sağlayabiliyorlar. Her şey, Kemal
Sunal'ın fiziğine ve artık iyiden iyiye alışılan birkaç davranışına bırakılıyor sanki. Popülerliği ölçüsünde
yetenekli bir komedyen de olan Suna!,
dileriz ki bu handıkapın farkına varsın ve senaryo konusunda daha
zor, daha güç beğenir olsun. ( Atilla Dorsay “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder