14 Ocak 2018 Pazar

ŞABANİYE (1984) / TOOTSIE (1982)

TOOTSIE (1982) Amerikalı yönetmen Sydey Pollack'ın (1934-2008) yönetiminde Larry Gelbart (1928-2009) ve Murray Schisgal'ın (1926) senaryosundan filme aktarılan romantik komedi dalında 1 oskar kazanan film. Filmin başlıca oyuncuları Dustin Hoffman (1937), Jessica Lange (1949) ve Teri Garr.  (1947)


Michael Dorsey is an unemployed actor with an impossible reputation. In order to find work and fund his friend's play he dresses as a woman, Dorothy Michaels, and lands the part in a daytime drama. Dorsey loses himself in this woman role and essentially becomes Dorothy Michaels, captivating women all around the city and inspiring them to break free from the control of men and become more like Dorsey's initial identity. This newfound role, however, lands Dorsey in a hot spot between a female friend/'lover,' a female co-star he falls in love with, that co-star's father who falls in love with him, and a male co-star who yearns for his affection


ŞABANİYE  (1984)  – Yönetmen: Kartal Tibet, Senaryo: İhsan Yüce, Kartal Tibet, Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca, Yardımcı Yönetmen: Ahmet Sezerel, Kamera Asistanı: Necdet Taşçıoğlu, Yönetmen Asistanı: Ayşegül Gökçe, Özgün Müzik: Cahit Berkay, Müzik Yönetmeni: Oğuz Abadan, Montaj-Senkron: İsmail Kalkan, Set Ekibi: Muzaffer Gün, Murat Özlük, A. Çınaroğlu, Işık: İbrahim Sabuncu, Selahattin Fidan, İsmail Hoşgör, Makyaj: Mine Türkoğlu, Kuaför: Nevzat Ar, Sesleri Alan: Erkan Aktaş, Laboratuar. Metin Çeşmebaşı, Arif Yıldız, Negatif Montaj: Erol Şahin, Seslendirme Yönetmeni: Levent Dönmez, Yapım Yönetmeni: Şerif Ablak, Erol Omorto, Yapım: Tibet Film/Kartal Tibet (Fono film stüdyosunda hazırlanmıştır).

Oyuncular: Kemal Sunal, Çiğdem Tunç, Aliye Rona, Reha Yurdakul, Adile Naşit, Erdal Özyağcılar, Turgut Boralı,  Nevzat Açıkgöz,  Sırrı Elitaş, Osman Çağlar, Orhan Arda,  Ahmet Balıkçı,

Konu: Annesi Şaban'ı kan davasından kaçırarak kente getirir. Bir gazinonun kulisinde çalışmaktadır. Fakat hasımları takip edip izini bulmuşlardır. Bir gün as solist işten kovulunca, Şaban hasımlarınca tanınmamak için kadın kılığına girerek, assolistin yerine sahneye çıkar...
$ 'Şabaniye', daha önce bir yerlerde söylendiği gibi, Dustin Hoffman'ın kadın rolü oynadığı ünlü "Tootsîe" filminin bir yerli çevrimi değil. Bu filmi daha çok, Billy Wilder'in "Bazıları Sıcak Sever" filmi­nin uzaktan da olsa bir uyarlaması saymak olanaklı. Gerçekten de Kemal Sunal, kan davası nedeniyle peşinde olan bir köylüsünden kaçmak için kadın kılığına girer, Şaban'ken Şabaniye olur... Bu ona tüm ün ve zenginlik yollarını açacak ve Şabaniye, çevresindeki bir­çok erkeğin 'iltifatlarına nail olurken, sonunda sevdiği kıza da ka­vuşacaktır.

'Şabaniye' hemen tümüyle tek bir trük'e, kadın kılığına girme
ve o durumda kalma numarasına bağlanıyor. Film, belki de bu açı­dan Sİdney Pollack'ın "Tootsie’siyle kıyaslanabilir. Sonuç olarak 'Şabaniye'de, çok değişik bir düzeyde de olsa Tootsie'nin yaptığını yapıyor, erkekler dünyasındaki bir kadının başına gelenleri anlatır­ken, kahramanının aslında erkek olması, bu erkekler dünyası'na kadının yerinin, karşılaştığı ve karşılaşabileceği tatsız olayların daha iyi belirmesine, daha keskin bir eleştirel nitelik kazanmasına yar­dım ediyor. 'Şabaniye' kuşkusuz bunu Tootsie'deki gibi incelikle değil, bizim yerli güldürü filmlerimizin, daha da özelde Kemal Su­na! filmlerinin o kaçınılmaz kaba çizgili, kür kör parmağım gözüne üslubuyla yapıyor.

'Şabaniye', her şeyden Önce beklendiği ölçüde rahatlatıcı, gül­dürücü, boşakıcı bir film değil. Fîlmîn çok uygun konusuna karşın çok açık espri yokluğu, kişilik incelemesi eksikliği hemen dikkati çe­kiyor. Bu filme bakarak Kartal Tibet'in güldürü yönetmedeki başa­rısı üstüne karar vermek de kolay d.eğil. Çünkü filmde başarılı bö­lümlerle zayii bölümler sürekli birbirini izliyor. Örneğin Şaban'ın Şabaniye olduğu, yani Sunal'm İlk kez kadın kılığında ortaya çıktığı gazinodaki soyunma odası bölümü. İnanılmaz kertede başarısız. Burda Kemal Sunal'ın çok uğraşılmış makyajıyla ilk kez Şabanîye olarak ortaya çıkması, filmin tüm ondan sonaki gelişimini sürükle­yecek ve üstelik güldürmeye çok uygun bir sahne olduğu halde, ala­bildiğine durağan kalmış bir bölüm bu...

Buna karşılık filmde çok daha iyi bölümler var. Örneğin Şabaniye'nin ilk kez şarkı söylediği ve "ölürsem Kabrime Gelme" şarkı­sıyla, özellikle bu bölümde olağanüstü bir oyun veren Erdal Özyağcılar'ı ağlattığı sahne... Şabaniye'nin film çevirmesi ve 'jön' Kartal Tibet'le birlikte "Bir Sevgi İstiyorum" isimli 'arabesk-melodram'ın aşk sahnelerinin kumsalda çekimi... Bu bölümde Tibet, hem bu tür bîr sinemayla, hem bu sinemanın avaz avaz haykıran yeteneksiz oyuncularıyla, hem de bir zamanlar kendisinin de baş oyuncuların­dan bîri olduğu tüm bir sinema anlayışıyla dalga geçiyor. Ama bu saman alevi gibi parlayan bölümler, ne yazık ki filmin tümüne egemen olamıyor ve "Şabaniye", gülmek için hazır bekleyen seyircisine sonuç olarak bu fırsatı pek az verebiliyor.

Kuşkusuz başka, bir sorun, Kemal Sunal'ın iyi işlenmemiş kişili­ği. Bu oyuncu son filmlerinde doğal güldürme yeteneği ve çok kaba biçimde çizilmiş ayrıntısız kişiliklerle baş başa bırakılmış durumda... Senaryo yazarlara ona ne üstünde çalışabilecek, Özgün yanları dâ olan bîr kişilik, ne de yeteri kadar espri sağlayabiliyorlar. Her şey, Kemal Sunal'ın fiziğine ve artık iyiden iyiye alışılan birkaç davranışı­na bırakılıyor sanki. Popülerliği ölçüsünde yetenekli bir komedyen de olan Suna!, dileriz ki bu handıkapın farkına varsın ve senaryo ko­nusunda  daha zor, daha güç beğenir olsun. (Atilla Dorsay “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder