17 Ocak 2018 Çarşamba

BİTMEYEN KORKU (1965) / SCREAM OF FEAR 1961

SCREAM OF FEAR "korkunç çığlık" "1961 yılı Amerikan yapımı filmden uyarlama.  jimmy Sangster’in senaryosundan Seth Holt!un (1923-1971) rejisiyle çekilen başlıca rollerde; Suzan Strasberg (1938-1999), Ronald  Lewis (1928-1982), Christopher Lee (1922-2015) oynamışlardır. 


Penny Applebee's parents were divorced when she was quite young and she grew up with her mother. After her mother's death, the wheelchair-bound Penny has accepted her father's invitation to live with him. She arrives only to learn that her father is away though her stepmother - who she is meeting for the first time - proves to be quite welcoming. On her first night however, she sees a light in the summerhouse and upon investigation, sees her father sitting there, apparently dead. Others can find nothing there and tell her she must have imagined it. She later sees his body in library and then again in the pool. She comes to believe that her stepmother and her father's friend, Doctor Pierre Gerard, are plotting to drive her insane. She gets a sympathetic ear from Bob, the chauffeur, who feels there has to be some rational explanation for what has been happening


BİTMEYEN KORKU (1965) -  Yönetmen: Orhan Aykanat, Senaryo: Zafer Sülek , Operatör: Ali Uğur, Yapım: Burçak Film/Atilla Yurdesin

Oyuncular: Selma Güneri, Oktar Durukan, Senih Orkan, Lale Belkıs, Attila Yurdesin, Gülgün Erdem, Demir Kunt, Necip Tekçe, Aysel Gilda, Ersun Kazançel, Osman Türkoğlu


Konu: Avrupada tahsilini yapan bir genç kız yurda dönerken babasının bir cinayete kurban gittiğini anlar.Cinayetin failleri mirasa konmak için genç kızı çıldırtmak için uğraşırlar sonunda katil ortaya çıkarılır ve genç kız kurtulur



14 Ocak 2018 Pazar

BİR GÖNÜL OYUNU (1965) / UN MUVAIS GARCON (1936)



UN MUVAIS GARCON (1936) Jean Boyer’in senaryosunu yazdığı ve JeanBoyer  (1901-1965) ile Raoul Ploquin’in  rejisini yaptığı ve 1936 yılı yapımı bir Fransız filminden  uyarlama. Başlıca rollerini; Danielle Darreux (1917-2017), Henri Garat (1902-1959) , Andre Alerme   gibi dönemin önemli oyuncularının oynadığı film 1938 yılında Amerika’da gösterime girmişitr. 


Monsieur Serval has made a deal with his daughter Jacqueline. She can be a lawyer and act her own way provided that, in a given period of time, she becomes a great name of the profession. If she does not, she must pledge herself to marry the son of a rich man, Monsieur Feutrier. Jacqueline accepts and starts her career by defending Pierre Besnard, a bad Boy. Not only does she get the case dismissed but she falls in love with Pierre as well. But she is not famous for all that and sooner or later she will have to bring herself to marry Feutrier's son..




BİR GÖNÜL OYUNU  (1965) – Yönetmen: Mehmet Aslan, Senaryo: Bülent Oran,  Görüntü Yönetmeni: Memduh Yükman, Yapım: Koçanga Film/Aleko Cangopulos


Oyuncular: Belgin Doruk, Ajda Pekkan; Ediz Hun, Hulusi Kentmen, Süleyman Turan, Hüseyin Baradan, Belkıs Dilligil

Konu: Zengin bir genç ile, kendisini hırsız görüntüsü veren bir kızın aşk öyküsü  


MİLYARDER (1986) / LE MİLLİON (1931)


LE MİLLİON (1931) Müzikal komedi tarzında çekilen Fransız filminin yönetmeni René Clair  (1898-1981), 
Georges Berr (1867-1942) yazmış Rene Clair oyunlaştırmış. Oyuncular ise: Anabella (1907-1996),René Lefévre (1898-1991), Jean-Louis Allibert (1897-1979)




Michel, a Parisian artist, is being hounded by numerous impatient creditors. To make things worse, when he is embracing the woman whose portrait he is painting, he is surprised by his indignant fiancée Béatrice. Suddenly, Michel learns that he holds the winning ticket in the Dutch Lottery. But when he goes to retrieve the ticket from the pocket of his jacket, he finds that Béatrice has given the jacket to a stranger who was in need. Now everyone has a keen interest in finding that jacket


MİLYARDER  (1986) - Yönetmen: Kartal Tibet, Senaryo: Ümit Ünal, Ertem Eğilmez, Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay, Yapım: Arzu Film/Ertem Eğilmez

Oyuncular: Şener Şen, Münir Özkul, Uğur Yücel, Tuluğ Çizgen, Müge Akyamaç, Kemal İnci, Adile Naşit, Ergun Köknar, Necati Bilgiç, Erhan Dilligil, Bilge Zobu, Zihni Küçümen, İhsan Yüce, Turgut Arseven, Aytaç Öztuna, Sevim Çalışgir, Hamdiye Turhan, Fatma İpek, rol Durak, Devrim Parscan, Kemal İnci, Tayfun Çorağan, Yaşar Güner, Haşmet Zeybek, Selahattin Fırat, Naki Turan Tekinsay, Selçuk Yalçıntaş, Zeki Alpan, Tomris Oğuzalp, Serra Yılmaz, Güzin Çorağan

Konu: Mesudiye kasabasında istasyon şefi olan Mesut, geçim sıkıntısı çeken bir adamdır. Kasabanın ileri gelenlerinden Halis, Mesut'un kızı Sema ile evlenmek ister. Düğün gecesi Halis'in babası Mesut'un fakirliğiyle alay edince Mesut, kızını vermekten vazgeçer. Ancak karısı ve kızı Sema zengin kocayı Mesut'a tercih eder. Fakat yılbaşında büyük ikramiye Mesut'a çıkınca, herkes Mesut'un etrafından ayrılmaz olur.

HIRSIZ (1986) / THIEF OF HEARTS 1984

THIEF OF HEARTS  "Aşk Hırsızı" (1984) Douglas Day Stewart’ın senaryo ve rejisiyle 1985 yılında vizyona giren “Thief of Hearts” isimli filminden uyarlama. Filmde başlıca rolleri Steven Bauser, Barbra Williams ve John Gets oynamışlar. 


A woman trapped in a boring marriage begins an affair with a handsome man who seems able to read her mind. She doesn't know that he has broken into her house and read her diaries, where she has recorded her deepest thoughts and fantasies.


Storyline


A woman trapped in a boring marriage begins an affair with a handsome man who seems able to read her mind. She doesn't know that he has broken into her house and read her diaries, where she has recorded her deepest thoughts and fantasies. Written by <paultb@voicenet.com>




HIRSIZ (1986) – Senaryo ve Yönetmen: Zafer Par, Görüntü Yönetmeni: Sertaç Karan, Yapım: Işıklar Film/Yavuz Işıklar

Oyuncular: Gökhan Güney, Deniz Akbulut, Ünsal Emre, Baykal Kent, Civan Canova

Konu: Hırsızlık yapmak üzere girdiği roman yazarının karısının duvardaki resmine hayran kalan ve ona aşık olan bir adamın öyküsü.



KUPA KIZI (1986) / "Belle de Jour 1967


Luis Buñuel ve Jean-Claude Carrière’in senaryosundan,(Bunuel'in "Belle de Jour “Gündüz Güzeli" adlı filminden) Luis Buñuel ‘in rejisiyle  1967 yılında de çekilen ve baş rolerini; Catherine Deneuve, Jean Sorel,    Michel Piccoli, Geneviève Page’in oynadığı Fransız-İtalyan ortak yapımı film. (İlk gösterim 1Nisan 1968 USA)



Storyline


Severine is a beautiful young woman married to a doctor. She loves her husband dearly, but cannot bring herself to be physically intimate with him. She indulges instead in vivid, kinky, erotic fantasies to entertain her sexual desires. Eventually she becomes a prostitute, working in a brothel in the afternoons while remaining chaste in her marriage. Written by James Meek <james@oz.net>




#KUPA KIZI (1986) “[1] Senaryo ve Yönetmen:
Başar Sabuncu (Bunuel'in "Belle de Jour “Gündüz Güzeli" adlı filminden), Görüntü Yönetmeni: Selçuk Taylaner, Sanat Yönetmeni: Gülsün Karamustafa, Yapım: Mine Film/Kadri Yurdatap

Oyuncular:  Müjde Ar, Tarık Tarcan, Selçuk Özer, Yalçın Boratap, Zihni Küçümen, Nisa Serezli, Füsun Demirel, Candan Sabuncu, Serra Yılmaz, Aysel Gürel, Nezahat Tanyeli

Konu: Bunalımlı bir çocukluk dönemi geçiren Nilgün (Müjde Ar), evlidir. Ne var ki kocasını çok sevmesine karşılık cinsel açıdan tensel bir uyuşmazlığın içindedir. Bu yönden mutlu değildir ... Zengin bir kocayla evlenip sınıf atlayan Nilgün'ün bu cinsel soğukluğu nereden kaynaklanmaktadır? Oysa Nilgün sıhhatli ve dişi bir kadındır ... İşte genç kadın, bu sorulara çözüm ve kocasıyla arasındaki tensel kopuşa bir çare ararken, ününü duyduğu randevucu Madam Emilia aklına gelir. Ve önce büyük korkularia, sonra da istiyerek Emilia'nın evinde gündüzleri çalışmaya başlar. Çeşitli cinsel saplantılann sergilendiği bu evde Nilgün, farklı kişilerle karşılaşır. İçlerinde eski çocukluk aşkı bir serseri de vardır. Ancak kendisini kocasının arkadaşı randevuevinde göamesiyle korkup işi bırakır. Madam Emilia 'nın evinde çeşitli cinsel deneyimler geçiren Nilgün, bu ranevuevinden kurtulduğunda kocasıyla düşlediği mutluluğa kavuşacaktır.
$ "Çıplak Vatandaşla parlak bir çıkış yapan Başar Sabuncu, ikin­ci filminde Luis Bunuel'in ünlü "Gündüz Güzeli" filmine bir 'nazi­re' yapmak düşüncesinden hareket etmiş. "Ben alafranga bir ada­mım" diyor Başar, Bu nedenle "Gündüz Güzeli"ni 'yerlileştirmek', 'alaturkalaştırmak' gibi şeylerin peşinde koşmamış. Ancak "Kupa Kızı"nın ne amaçladığını da kestirmek kolay değil.

Bir kez, "Gündüz Güzeli'ne 'nazire' gerekli miydi? Dünyanın en güzel, en 'komple', kendi içinde en bütünleşmiş filmlerinden birini alıp ona 'nazire' yapmanın gereği var mı? Eğer içeriksel veya bi­çimsel benzerliklerin içine yepyeni bir öz koymayacak, yepyeni bir anlam kazandırmayacaksanız? "Kupa Kızı"nda ise bu türden bir 'ye­nilik' yok. Film, bir yandan Bunuel'e alabildiğine bağlı kalmış. Öy­le ki, asıl filmde bir Japon'un kızlara gösterdiği (ve içinde ne oldu­ğu seyirci tarafından bilinmeyen) kutu gibi tipik Bunuelien bir mo­tif bile korunmuş. Değiştirilen (kaldırılan) şeyler arasında, asıl film­de 'necrophİle' bir kontla (Georges Marchal) uzun sevişme sahnesi (ki bizde gösterilen kopyada bu bölüm oldukça kesilmişti) ve koca­nın sakat kalmasıyla sonuçlanan tüm final de var.

Ancak, diğer yandan Sabuncu, kendi filmine değişik Öğeler sokmayı da denemiş. Örneğin 'Kupa Kızı'na "Gündüz GüzeIi"nİn pek sahip olmadığı sınıfsal bir konum, tam bir 'geçmiş' vermeyi dü­şünmüş. Filmde "anne" kimliğinin ön plana çıkarılışı ve çocukluk düşlerinin geliştirilmesiyle, hem Nilgün'ün evlenmekle 'sınıf atla­mış' toplumsal kimliğinin, hem de 'cinsel soğukluğu'nun, sado-mazoşist ve diğer cinsel çeşitlemeler peşindeki kişiliğinin belirgin kılın­masına çalışılmış. Ancak Bunuerin filminde, aslında oldukça sade bir yapıyla, kronolojik olarak anlatılan olayların içine yerleştirilmiş. Sabuncu’nun filminde daha karmaşık daha bölümlü hir anlatımla ortaya çıkmıyorsa, diğer bir deyişle Gündüz Güzeli’nde gerçekle düşün sade bir yapı içinde oluşan olağanüstü karışımı ve bundan fış­kıran o sinemasal büyü, o kendine özgü şiir "Kupa Kızı”nın belki daha incelikli, daha arınmış, daha dilimlenmiş yapısında ortaya çıkmıyorsa, bunda kabahat kimin? Elbette ki Bunuel'le aşık atmaya kalkanın değil mi?

Kupa Kızı’nda Sabuncu oldukça iyi şeyler yapmış. Artık sine­mamızın bir numaralı iş faktörlerinden biri olan Müjde Ar cinselli­ğini, özellikle vücut çekimleri üstüne yoğunlaşan yakın planlarıyla değişik bir estetiğe kavuşturmayı, tüm randevuevi sahnelerinde eski Beyoğlu‘un levanten ağırlıklı, ödağacı kokulu kendine özgü havası­nı vermeyi denemiş ve de oldukça başarmış. Filmin lipik Freud, psikanaliz ve Batılı olan öğelerini ırklar ve dinler karmaşası bir Beyoğ­lu içinde gedebilir kılmayı denemiş (bir kiliseyi ziyaret ve mum yak­ma sahnesi bile var!).. Ne var ki bizce filmin temel çelişkisi, hedef altlığı kitlede... Perdede "Müjde Ar cinselliği" görmeye gelmiş sıra­dan seyirci içinse, film, anlaşılması çok zor simgeler, sözler, çağrı­şımlarla dolu... Velhasıl bu haliyle "Kupa Kızı", İki arada bir dere­de kalmış, kimseyi pek memnun edemeyecek bir film gibi gelir bize... Hİç olmazsa, film kendisi için yapılmışa benzeyen aydın seyirci­mizin bu ilginç çabaya sahip çıkması ve "Gündüz GüzeIi"nii "Kupa Kızı"na dönüşmesi olayını İzlemesi gerekir diye düşünüyoruz... Çün­kü, önemli bir başyapıtla kıyaslanma talihsizliği bir yana, "Kupa Kı­zı"nda kişiliği olan, kendi temalarını, estetiğini, dünyasını oluştur­ma çabasındaki bir yönetmenin varlığı, baştan sona: belli oluyor.  “[2]

 Uzun süredir ilk kez sinemanın görsel tadlna vardığım bir Türk filmi görmenin keyfi, film bıttiğinde bir burukluğa dönüştü. Bilinçaltını irdeleyen ağır tartımlı filmlerden tat almayı bilebildiğim halde, kendi kendime sordum, "Başar Sabuncu bu filmi niye yapmış böyle?" diye. (Yavuzer Çetinkaya, Kupa Kızı, Milliyet Sanat, S.: 142, 1 Nisan 1986). “[3]

 Oysa nefis görüntüler, şiirsel bir çekim ... Yazık ki Başar Sabuncu değil, bu bir Bunuel gargarası ... Neden özgün bir senaryo değil de Bunuel? (Agah Özgüç, "Ba§ar Sabuncu'nın "Alafranga ayıbı", Video Haber S· 13 N' 1986)

Not: " "Kupa Kızı" (1985), Kaçamak" (1987), ve "Asılacak Kadın"dan (1986) sonra "iç hesaplaşmaları" oluşturan "üçleme"nin sonuncusu.





BEBEK DAVASI (1986) / Father’s Little Dividend 1959


1951 yapımı Father’s Little Dividendisimli Amerikan filminin bir kopyası. Bu filmde başlıca rolleri , Elizabeth Taylor, Spencer Tracy ve Joan Bennet oynamış.Vincente Minnelli'nin yönettiği bu romamtik komedinin senaryosunu Albert Hackett ve Frances Goodrich beraberce yapmışler. 


this sequel to Gelinin Babasi (1950), Stanley Banks learns that his daughter Kay is going to have a baby. When they get the news everyone except Stanley is overjoyed. His wife and grandmother-to-be Ellie broadcasts it everywhere and all Stan can do is worry about the practical things like how his son-in-law Buckley can afford it. Well, having not long ago paid for the wedding, Stanley has no intention of bearing any of the expenses involved. Buckley's parents and Ellie are overjoyed at the news and virtually take over redecorating the young couple's new house. Crisis and false alarms take over their lives and when the child is born, the only person he doesn't seem to like is Stanley. A walk in the park - and absolute panic when Stanley misplaces his grandson - seems to resolve the situation



BEBEK DAVASI (1986) – Yönetmen: Aram Gülyüz, Senaryo: Hulki Saner, Görüntü Yönetmeni: Mengü: Yeğin, Yapım: Saner Film/Hulki Saner, Set Teknisyenleri: Ekrem Çınaroğlu (şef), Hikmet Palabıyık (Yard.), Işık Şefi:  Mehmet Varol, Yardımcısı: Emin Uysal, Kamera Teknik: Hakan Kalkan, Kurgu ve ses: Şenol Şentürk, Prodüksiyon Yardımcısı: Ziya Ilgaz, Kamera Asistanı: Turgut Yamaç, Bülent Tuncay, Yardımcı Yönetmen: Ergun Köknar, Yrd. Yön. Asistanı: Zühal Demiryürek, Prodüksiyon Amiri: Şeref Ablak, (Öz Prodüksiyon Stüdyolarında hazırlanmış ve seslendirilmiştir)

Oyuncular: Sadri Alışık, Göksel Kortay, Akın Tunç, Damla Coşkuner, Ergun Könar, Mürvet İşsever, Yüksel Gözen, Ahmet Acan, Yılmaz Tuncay, Uğur Karslı,

Konu: Evli bir çiftin doğacak olan çocuklarına kzın babasının mı yoksa erkeğin babasının ismi mi koyulacaktır. Doğan çocuğa kız tarafının mı toksa erkek tarafınıın mı bakacağı münakaşa-sının alevlendiği bir komedi filmi.


FIRTINA GEÇTİ (1957) / Susana La Perversa 1951


 "SUSANA" (1951) Susana La Perversa", Meksikalı yönetmen Luis Bunuel'in (1900-1983) filme aktardığı Susana isimli  filmin yazarı Manuel Reachi (1900-1955) adapyasyonu yapan ise Jaime Salvador (1901-1976). Filmde oynayan oyuncular; Rosita Quintano (1925), Fernando Soler (1896-1979),  Victor Manuel Mendoza (1913-1995)


An unstable young woman escapes from a reformatory for very, very wayward girls and deceptively finds shelter in the kind home of a frighteningly nice and decent family. Little by little, she causes unrest and discord among the members of the household, until they are virtually fighting with each other.







FIRTINA GEÇTİ (1957) – Senaryo ve Yönetmen: S. Kani Kıpçak, Operatör: Cezmi Ar, Yapım: Ha-Ka film/Halil Kamil

Oyuncular: Mualla Kaynak, Nezihe Becerikli, Şaziye Moral, Muzaffer Arslan, Muhip Arcıman, Kani Kıpçak, Şakir Arseven, Ertuğrul Bilda, Osman Türkoğlu

kONUAnnesi sayesinde kirli çevrelerden kendini kurtaramamış kahpecik lakaplı erkek düşmanı Ayşe kendisine tecavüze yeltenen bir bar sahibini öldürür ve kaçar,soluğu da bir çiftlik de alır buraya kapılanır lakin rahat durmaz,kahyadan çiftlik sahibi ve onun oğluna kadar herkesi baştan çıkarmaya başlar

ÇARIKLI MİLYONER (1983) / MR. DEEDS GOES TO TOWN (1936)


MR. DEEDS GOES TO TOWN (1936)   Mr. Deeds Goes to Town” 1936 yılı yapımı Amerikan filminden uyarlama. Romantik bir komedi olan bu filmin Yönetmeni Frank Copra (1897-1991), Clrence Budington’un (1881-1964) bir hikayesinden ise Robert Riskin (1897-1955) senaryolaştırmış. Gary Cooper (1901-1961), Jean Arthur (1900-1991) başrolü paylaşmışlar.



Longfellow Deeds lives in a small town, leading a small town kind of life - including playing the tuba in the town band. When a relative dies and leaves Deeds a fortune, Longfellow picks up his tuba and moves to the big city where he becomes an instant target for everyone from the greedy opera committee to the sensationist daily newspaper. Deeds outwits them all until Babe Bennett comes along. Babe is a hot-shot reporter who figures the best way to get close to Deeds is to pose as a damsel in distress. When small-town boy meets big-city girl anything can, and does, happen


ÇARIKLIMİLYONER (1983) - Yönetmen: Kartal Tibet, Senaryo: İhsan Yüce, Kartal Tibet, Memduh Ün, Kemal Sunal, Görüntü Yönetmeni: Rafet Şiriner, Yapım: Cem Film/Yahya Kılıç, Yönetmen Asistanı: Muzaffer Hiçdurmaz, Ahmet Sezerel, Makinist: Alaattin Durmaz, Sesleri Alan: Erekan Esenboğa, Montaj: Turgut İnangiray, Negatif Montaj: Gültekin Çavuş, Suat İşler, Renk uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Işık: İsmet Yurtçu, Aydın Uçar, Laboratuar: Selahattin Kaya, Ziya Uçak, Set Ekibi: Cengiz Öktem, Selçuk Öktem, Meh-met Şenkal, Hüseyin Turan, Prodüksiyon Amiri: Ekrem Gökkaya, (Yeni Lâle Film Stüdyosunda hazırla-nıp, Yeni Stüdyoda seslendirilmiştir.)

Oyuncular: Kemal Sunal, Necla Nazır, Ali Şen, Reha Yurdakul, Nermin Denizci, Hüseyin Kutman, Selim Naşit, Belkıs Dilligil, Jale Efecik, Memduh Ün, Zühal Üstüntaş, Necdet Yakın, Ekrem Gökkaya,

Konu: Köy ve kasaba düğünlerinde davul çalarak geçimini sağlayan Bayram'a hiç tanımadığı babası İstanbul'lu milyarder Hilmi Bey'in bütün serveti miras kalır. Bayram yasal işlemleri yapmak üzere İstanbul'a gelir. Basın mirashaberiyle çok ilgilenir ama aile avukatlarının tuttuğu korumalar yüzünden muhabirler Bayram'a yanaşamazlar. İşinden kovulma tehlikesi ile karşı karşıya kalan bayan muhabir Suna (Necla Nazır) bayılma numarası yaparak, Bayramla arkadaş olur.


FİLMİ İZLE




ŞABANİYE (1984) / TOOTSIE (1982)

TOOTSIE (1982) Amerikalı yönetmen Sydey Pollack'ın (1934-2008) yönetiminde Larry Gelbart (1928-2009) ve Murray Schisgal'ın (1926) senaryosundan filme aktarılan romantik komedi dalında 1 oskar kazanan film. Filmin başlıca oyuncuları Dustin Hoffman (1937), Jessica Lange (1949) ve Teri Garr.  (1947)


Michael Dorsey is an unemployed actor with an impossible reputation. In order to find work and fund his friend's play he dresses as a woman, Dorothy Michaels, and lands the part in a daytime drama. Dorsey loses himself in this woman role and essentially becomes Dorothy Michaels, captivating women all around the city and inspiring them to break free from the control of men and become more like Dorsey's initial identity. This newfound role, however, lands Dorsey in a hot spot between a female friend/'lover,' a female co-star he falls in love with, that co-star's father who falls in love with him, and a male co-star who yearns for his affection


ŞABANİYE  (1984)  – Yönetmen: Kartal Tibet, Senaryo: İhsan Yüce, Kartal Tibet, Görüntü Yönetmeni: Çetin Tunca, Yardımcı Yönetmen: Ahmet Sezerel, Kamera Asistanı: Necdet Taşçıoğlu, Yönetmen Asistanı: Ayşegül Gökçe, Özgün Müzik: Cahit Berkay, Müzik Yönetmeni: Oğuz Abadan, Montaj-Senkron: İsmail Kalkan, Set Ekibi: Muzaffer Gün, Murat Özlük, A. Çınaroğlu, Işık: İbrahim Sabuncu, Selahattin Fidan, İsmail Hoşgör, Makyaj: Mine Türkoğlu, Kuaför: Nevzat Ar, Sesleri Alan: Erkan Aktaş, Laboratuar. Metin Çeşmebaşı, Arif Yıldız, Negatif Montaj: Erol Şahin, Seslendirme Yönetmeni: Levent Dönmez, Yapım Yönetmeni: Şerif Ablak, Erol Omorto, Yapım: Tibet Film/Kartal Tibet (Fono film stüdyosunda hazırlanmıştır).

Oyuncular: Kemal Sunal, Çiğdem Tunç, Aliye Rona, Reha Yurdakul, Adile Naşit, Erdal Özyağcılar, Turgut Boralı,  Nevzat Açıkgöz,  Sırrı Elitaş, Osman Çağlar, Orhan Arda,  Ahmet Balıkçı,

Konu: Annesi Şaban'ı kan davasından kaçırarak kente getirir. Bir gazinonun kulisinde çalışmaktadır. Fakat hasımları takip edip izini bulmuşlardır. Bir gün as solist işten kovulunca, Şaban hasımlarınca tanınmamak için kadın kılığına girerek, assolistin yerine sahneye çıkar...
$ 'Şabaniye', daha önce bir yerlerde söylendiği gibi, Dustin Hoffman'ın kadın rolü oynadığı ünlü "Tootsîe" filminin bir yerli çevrimi değil. Bu filmi daha çok, Billy Wilder'in "Bazıları Sıcak Sever" filmi­nin uzaktan da olsa bir uyarlaması saymak olanaklı. Gerçekten de Kemal Sunal, kan davası nedeniyle peşinde olan bir köylüsünden kaçmak için kadın kılığına girer, Şaban'ken Şabaniye olur... Bu ona tüm ün ve zenginlik yollarını açacak ve Şabaniye, çevresindeki bir­çok erkeğin 'iltifatlarına nail olurken, sonunda sevdiği kıza da ka­vuşacaktır.

'Şabaniye' hemen tümüyle tek bir trük'e, kadın kılığına girme
ve o durumda kalma numarasına bağlanıyor. Film, belki de bu açı­dan Sİdney Pollack'ın "Tootsie’siyle kıyaslanabilir. Sonuç olarak 'Şabaniye'de, çok değişik bir düzeyde de olsa Tootsie'nin yaptığını yapıyor, erkekler dünyasındaki bir kadının başına gelenleri anlatır­ken, kahramanının aslında erkek olması, bu erkekler dünyası'na kadının yerinin, karşılaştığı ve karşılaşabileceği tatsız olayların daha iyi belirmesine, daha keskin bir eleştirel nitelik kazanmasına yar­dım ediyor. 'Şabaniye' kuşkusuz bunu Tootsie'deki gibi incelikle değil, bizim yerli güldürü filmlerimizin, daha da özelde Kemal Su­na! filmlerinin o kaçınılmaz kaba çizgili, kür kör parmağım gözüne üslubuyla yapıyor.

'Şabaniye', her şeyden Önce beklendiği ölçüde rahatlatıcı, gül­dürücü, boşakıcı bir film değil. Fîlmîn çok uygun konusuna karşın çok açık espri yokluğu, kişilik incelemesi eksikliği hemen dikkati çe­kiyor. Bu filme bakarak Kartal Tibet'in güldürü yönetmedeki başa­rısı üstüne karar vermek de kolay d.eğil. Çünkü filmde başarılı bö­lümlerle zayii bölümler sürekli birbirini izliyor. Örneğin Şaban'ın Şabaniye olduğu, yani Sunal'm İlk kez kadın kılığında ortaya çıktığı gazinodaki soyunma odası bölümü. İnanılmaz kertede başarısız. Burda Kemal Sunal'ın çok uğraşılmış makyajıyla ilk kez Şabanîye olarak ortaya çıkması, filmin tüm ondan sonaki gelişimini sürükle­yecek ve üstelik güldürmeye çok uygun bir sahne olduğu halde, ala­bildiğine durağan kalmış bir bölüm bu...

Buna karşılık filmde çok daha iyi bölümler var. Örneğin Şabaniye'nin ilk kez şarkı söylediği ve "ölürsem Kabrime Gelme" şarkı­sıyla, özellikle bu bölümde olağanüstü bir oyun veren Erdal Özyağcılar'ı ağlattığı sahne... Şabaniye'nin film çevirmesi ve 'jön' Kartal Tibet'le birlikte "Bir Sevgi İstiyorum" isimli 'arabesk-melodram'ın aşk sahnelerinin kumsalda çekimi... Bu bölümde Tibet, hem bu tür bîr sinemayla, hem bu sinemanın avaz avaz haykıran yeteneksiz oyuncularıyla, hem de bir zamanlar kendisinin de baş oyuncuların­dan bîri olduğu tüm bir sinema anlayışıyla dalga geçiyor. Ama bu saman alevi gibi parlayan bölümler, ne yazık ki filmin tümüne egemen olamıyor ve "Şabaniye", gülmek için hazır bekleyen seyircisine sonuç olarak bu fırsatı pek az verebiliyor.

Kuşkusuz başka, bir sorun, Kemal Sunal'ın iyi işlenmemiş kişili­ği. Bu oyuncu son filmlerinde doğal güldürme yeteneği ve çok kaba biçimde çizilmiş ayrıntısız kişiliklerle baş başa bırakılmış durumda... Senaryo yazarlara ona ne üstünde çalışabilecek, Özgün yanları dâ olan bîr kişilik, ne de yeteri kadar espri sağlayabiliyorlar. Her şey, Kemal Sunal'ın fiziğine ve artık iyiden iyiye alışılan birkaç davranışı­na bırakılıyor sanki. Popülerliği ölçüsünde yetenekli bir komedyen de olan Suna!, dileriz ki bu handıkapın farkına varsın ve senaryo ko­nusunda  daha zor, daha güç beğenir olsun. (Atilla Dorsay “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”)

D@BBE (2006) / AIRO - PULSE 2001

AIRO / PULSE "Nabız" (2001) Japon yazar Haruhiko Kato (1975) ve Kumiko Aso'nun (1978) senaryolaştırdığı ve önde gelen Japon yönetmen Kıyoshi Kurosawa'nın (1955) filme akltardığı korku filminden kopyalanarak yurdumuza uyarlalan bir film. 


After one of their friends commits suicide, strange things begin happening to a group of young Tokyo residents. One of them sees visions of his dead friend in the shadows on the wall, while another's computer keeps showing strange, ghostly images. Is their friend trying to contact them from beyond the grave, or is there something much more sinister going on?





DABBE (2005) – Senaryo ve Yönetmen: Hasan Karacadağ, Görüntü Yönetmeni: Seyhan Bilir, Sanat Yönetmeni: Kyoko K. Uomı, Müzik: Türkay Türkmen, Olay Andaç, Ses Tasarımı: Aytekin Birkon, Özel Efektler: Cihat Parlak, Jimmy Jip: Yusuf Atmaca, Genel Prodüksiyon Sorumlusu: Yasemin Özdamar, Poster  Tasarım: İsmail Albay, Yapım: 24 Kare Prodüksiyon/Kaan Girgin, Hasan Karacadağ, Ali Kaygısız

Oyuncular: Ümit Acar, Kaan Girgin, Serdar Özer, Ebru Aykaç, Süha Tok, Serhat Yiğit, Zeynep Hasdal Çolakoğlu, Fulya Candemir, Sabri Tekinalp, Murat Seviş, Nurten Melik

KONU: 2005 yılının sonlarına doğru Süper güç Amerika’yı bir intihar salgını sarar... Ülkenin her tarafında bribirinden bağımsız insanlar çok farklı ve tüyler ürpertecek yöntemlerle kendini öldürmektedir... Çok kısa bir süre sonra bu intihar vakalarının benzeri Türkiyede de yaşanmaya başlar... Türkiyedeki ilk tuhaf intihar olayı İzmir’in Selçuk ilçesinde yaşanır...

Tarık isimli kendi halinde bir genç internete girdiği uzun gecelerin ardından birden dünyayla ilişkisini keser ve kısa bir süre sonra korkunç bir yöntemle kendini öldürür.. Selçuk emniyet amirliği Tarık’ın intiharını özel incelemeye alır ve bu bağlamda en yakın arkadaşları olan Hande, Cem ve Sema’yı sorgular...
Bu arada Tarık’ın bu üç arkadaşına internet aracılığıyla tuhaf görüntüler eşliğinde mailler gelmeye başlar...Mailleri gönderen kişi ise kısa bir süre önceden intihar edip ölen Tarık’tır... Bir ölüden mail gelmenin mantıksız olduğunu düşünen arkadaşlar zaman içerisinde çevrelerinde zuhur eden garip varlıklar görmeye başlarlar...Bu varlıklar kim ve nereden kontrol edildiklerini hissettirmeden göründükleri insanlara korkunç anlar yaşatmaktadırlar.Kişilerin bilinçlerini ele geçirerek onların gerçek ve rüya arasındaki ayırımı yapmalarını engellemekte ve kısa süre içerisinde onların kendisini öldürmelerini sağlamaktadır...

Tarık’ın arkadaşlarından Hande yaptığı araştırmaları komiser Süleyman’la Paylaşır... Ona göre Dünyadaki bütün ölümleri Dabbe’tül arz isimli bir varlık gerçekleştirmektedir... Dabbe bunun için iki şeyi kullanmaktadır... Dünyaya bir örümcek ağı gibi yayılan İNTERNET ve de aynı mekanda fakat farklı boyutta yaşayan CİNLER...

Dabbe perdeyi aralamış ve Gerçekler ters-yüz olmaya başlamıştır...Kıyametin son alameti artık heryerdedir....Hareket noktası olarak da Türkiye’yi seçmiştir...
.
D@BBE HAKKINDA 
Gece evinizde yalnızsınız... sıkıldınız ve canınız her zamanki gibi internete girmek istedi... Birkaç siteye baktıktan sonra maillerinizi kontrol etme zamanı geldi... Çok ilginç bir mail hem de en yakın arkadaşınızdan gelmiş... Maili açıyorsunuz... arkadaşınız size bir fotoğrafını göndermiş... Fakat fotoğraf hiç de sıradan değil... Arkadaşınız korkunç bir durumda sizden yardım istiyor... fotoğrafa dikkatle bakıyorsunuz... biraz daha dikkatli bakıyorsunuz.... ve D@bbe virüsü size de bulaşmış oluyor... Evet Kıyamete yakın dünyayı kasıp kavuracak ve elektromanyetik dalgalarla taşınarak hücreleri infect edecek bir virüsten bahsediyoruz... İnternete bağlanıp belirli bir ağa lokalize olduktan sonra bilgisayarınızın monitörü ve gözleriniz aracılığıyla, tıpkı kuduz virüsü gibi beyne ulaşacak bir virüs... Kıyamet virüsü... Beyninizin sonsuz görüntü üretme mekanizmasını harekete geçirerek size hayalinizin bile kaldıramayacağı korkunçlukta görüntüler gösteren bu virüs D@bbe filminin ana eksenini oluşturuyor...

Dabbe, Kuran-ı Kerimde Neml suresi 82.ayette geçen ve 1300 yıldan fazladır İslam alimlerinin ne olduğu hakkında ortak bir zeminde buluşmadıkları bir varlıktır... Kıyamete çok yakın çıkacağına inanılan bu varlık, topraktan çıkacak, herkese aynı anda etki edecek, onlarla konuşacak ve şimdiye kadar yeryüzünde eşi benzeri görülmemiş bir şiddet uygulayacak. D@bbe isimli Türk korku filmi bu varlığın interneti ele geçirerek sanal gibi görünen, sinsi ve insana hızla bulaşan bir virüs olabileceği iddiasında... Bunun için filmde bir çok kanıt öne sürülmüş... Bunlardan biri D@bbe kelimesinin köken olarak örümcek ağı gibi yayılan şey anlamına gelmesi(WWW-worlwideweb)... topraktan çıkması... bilgisayar ve internet teknolojisinin yüzde yüz toprak mamülü silisyum-silikonla olan ilişkisi... Dabbe’nin herkese aynı anda etki edebilmesi... internette aynı anda binlerce kişinin aynı adreste buluşması... .insanlarla konuşabilmesi... yeryüzü ve gökyüzü arsasını doldurabilmesi vs... filmi izlediğiniz zaman internet kavramının nasıl korkunç ve kontrol edilemez bir varlığa doğru gittiğini göreceksiniz...

Filmin senarist ve yönetmeni HASAN KARACADAĞ’ın Genetik uzmanı ve eski fizik olimpiyatları şampiyonu olduğunu düşünürseniz ve de Japon korku sinemasında çok önemli başarılar yakalamış olduğunu da hesaba katarsanız D@bbe’nin korkunçluk derecesini tahmin edebilirsiniz...

Türk korku sinemasında gerek konu gerekse anlatım biçimi olarak devrim yapacak olan D@bbe’yi kaçırmamanızı öneririz... Uyarıyoruz, bundan sonra maillerinizi kontrol ederken dikkatli olun zira KIYAMET VİRÜSÜ D@BBE’NİN GENETİK VE QUANTUM FİZİĞİNE GÖRE BU GÜNLERDE VAR OLMA VE YAYILMA OLASILIĞI HAYLİ YÜKSEK!!!

Çekimler Hakkında
Çekimleri İzmir Selçuk'ta gerçekleştirilen filmin ön hazırlıkları 3 ay sürdü. Çekimler ise 21 günde Selçuk ve civar bölgede tamamlandı. Teknik açıdan, Hollywood filmleriyle yarışan yapımda, bugüne kadar Türkiye'de hiç kullanılmayan, son teknoloji ürünü, dünyanın en iyi high definition kameralarından biri kullanıldı.

Filmde yakalanan özel renk dokusu ise izleyenin gerçeklik duygusunu yakalamasını sağlıyor. Mekanların kullanılış biçiminde izleyiciyi hipnotize edecek bir yalınlık söz konusu...

Filmin genelinde hakim olan üst açılı çekimler,izleyiciye yukarıdan birisi tarafından gözetleniyormuş duygusu vermeyi amaçlıyor.Filmin her karesi yönetmen ve senarist Hasan Karacadağ tarafından storyboard üzerine işlendi.
D@bbe filminin en önemli özelliği farklı boyuttaki başka canlılarla bir arada yaşadığımızı hissettirmesi ve şimdiye kadar hiç karşılaşmadığınız bir gerilim ve korku sineması örneği olması..

YÖNETMENİN YORUMU
İnsanoğlu var olduğu günden beri korkularıyla yüzleşmekten çekinmiş fakat bu duyguyu içinden silip atamamıştır. Çünkü bütün korkuların temelinde ÖLÜM korkusu yatmaktadır. Peki ama neden?... Çünkü ölümden sonra ne olup biteceği hakkında hiç kimsenin inandırıcı hiçbir delili yoktur... Zaten dinlerin çıkış noktası da bu değil midir?...Hayata madde veya quantum anlamında baktığınızda aslında ölüm denilen birşeyin olmadığını görürsünüz... Çünkü hiçbir atom yapısı vardan yok edilemez...yani atom ölemez sadece form değiştirir... Dolayısıyla Ölüm kavramını var eden ve düşündürten şey Fizik değil Metafiziktir. Ve bu metafiziğin en güçlü silahı da bilinmeyenin insan ruhuna verdiği korkudan başka bir şey değildir... Bir korku filmi yaparken çıkış noktasının kesinlikle bu olması gerektiğini düşünüyorum... Sinemanın anlamı gerçek malzemeden hayal üretmek olduğuna göre Korku filminin görevi de benim için hayali malzemeyle gerçeklik etkisini izleyiciye verebilmektir....

D@bbe filminin nasıl ve ne zaman bir film fikri olarak kafamda var olduğunu enteresan bir şekilde hatırlamıyorum... Ama bu filmin benim için 2 önemli noktası var... birincisi insanlığın kıyameti kendi elinden üreteceğini iddia etmesi ikincisi de internet kavramının giderek nasıl bir yaratığa dönüştüğünü göstermeye çalışması...

Japonyada bulunduğum süre içerisinde inanların kendi kültürleriyle olan organik ilişkisini ve bu ilişkinin sinemayı ilgilendiren tarafını inceleme fırsatı buldum.. Bu konuda henüz net bir sonuca ulaşamamakla beraber yapacağım bir korku filmi olsa bile kendi kültürümden malzemeleri kullandığım zaman nasıl veriler elde ettiğimi gördüm ve sinemaya bir daha aşık oldum... D@bbe filminin korku sinemasına yeni bir takım varyasyonlar getirebileceği inancımı hala taşımaktayım...

BASINDA DABBE HAKKINDA YAZILANLAR

· TÜRK KORKU FİLMİ ''D@BBE''

Japonya'da ''Yılın Sanatçısı Ödülü'' alan genç yönetmen Hasan Karacadağ, senaryosunu da yazdığı ''D@bbe'' adlı korku filmiyle, ''kıyametin son alametinin internetten yayılacağını'' savunuyor.

Hasan Karacadağ, filmi hakkında bilgi verirken, çekimleri İzmir Selçuk'ta gerçekleştirilen ''D@bbe''de, ''nedensiz ölümlerin'' ve ''kıyametin son alametinin internetten yayılacağını'' anlattığını dile getirdi.

Bir korku filminde ''nedeni bilinmeyen mistik korku'' ve ''ölüm korkusunun'' işlenmesi gerektiğine işaret eden Karacadağ, filminde de ''dünyaya aniden yayılan nedensiz intihar vakalarının ABD'den başlayarak Türkiye'ye sıçramasının nedeninin çözüleceğini'' ifade etti.

''Türkiye'nin gerçek anlamda ilk korku filmi'' olarak nitelendirdiği ''D@bbe''nin, korku sinemasının bütün unsurlarını içerdiğini anlatan Karacadağ, ''D@bbe'de 'Halka' (Ring) filminden daha etkili sahneler var. Ben gerçek anlamda bir korku filmi yaptım'' diye konuştu.

Filmin son dönemde dünyada büyük ilgili gören Japon korku sinemasından esinlendiğini ancak bir Japon filmi olmadığını da vurgulayan Karacadağ, ''Filmde, Türk ve Müslüman ülke değerlerini birleştirerek yeni bir dil ortaya çıkardım. Bu film Türk korku sinemasına örnek teşkil edecek'' dedi.

  Karacadağ, ''Kur'an-ı Kerim'de 'Dabbet-ül Arz' olarak geçen kıyamet alameti hakkında bir süprizi de bünyesinde barındıran filmde, kıyametin ortaya çıkışını yorumladığını dile getirerek, ''Ben bir rüya gördüm. Bu film benim hayalimin ürünü. Ben sadece bir film yaptım'' şeklinde konuştu.

   Hasan Karacadağ ile 24 Kare Prodüksiyon ortak yapımı olan ''D@bbe'', bir üçlemenin ilk filmi. ''D@bbe''nin ardından ''Mehdi'' ve ''Deccal'' adlı filmler de çekilecek. Kasım ayında vizyona girmesi beklenen ''D@bbe'' filminde, Ümit Acar, Serdar Özer, Serhat Yiğit, Zeynep Hasdal Çolakoğlu, Ebru Aykaş'ın yanı sıra çok özel bir rolle Kaan Girgin yer alıyor.

     24 Kare Prodüksiyon'un sahibi ve sanatçı Kaan Girgin de, ''D@bbe''nin kendi içinde tutarlı bir korku filmi olduğuna işaret ederek, seyircilerin gerçek bir korku film izleyeceklerini dile getirdi.

     Girgin, filmin uluslararası korku filmleri festivallerine de gönderileceğini ifade etti. Kaynak: TV 8 “05.08.2005”

Bu Türk Japonları çok korkutacak
Yaşamını Japonya'da sürdüren Hasan Karacadağ, pek çok filmiyle ödül aldı. Son filmi "Dabbe"de de kıyamete beş kala neler olacağını anlatıyor. Çekimleri Selçuk'ta gerçekleşen film ekimde gösterimde. Karacadağ, korku sinemasında çığır açacağını iddia ediyor.
Genetik okudu ama korku filmi çekiyor
Filmleriyle Japonya'da sayısız ödül alan genç yönetmen Hasan Karacadağ'ın kıyamete beş kala neler olduğunu anlatan "Dabbe" adlı korku filmi, ekim ayında vizyona girecek.

Televizyonlara çektiği mistik dizilerle tanıdığımız ve 10 yıldır Japonya'da yaşayan genç yönetmen Hasan Karacadağ, "Dabbe" adındaki filminin son rötuşlarını yapıyor. Kıyametin internetten yayılacağı teması üzerine kurulu filmin özünde bilgisayardan insanlara geçen bir virüs ve toplu intiharlar yer alıyor. 1999 yılında İstanbul Film Festivali'nde özel gösterimde yer alan "Hummadruz" isimli bilim kurgu filmiyle de adından söz ettiren Karacadağ, renkli kişiliği ve farklı ilgi alanlarıyla da dikkat çekiyor. Lise yıllarında fizik alanında ulusal ve uluslararası olimpiyatlarda sayısız derecesi olan Karacadağ üniversitede genetik okumuş. Çocukluğundan itibaren Japon kültürüne ilgisi onu lise yıllarında Japonca öğrenmeye itmiş. Üniversite eğitimini Japonya'da tamamlayan Karacadağ, daha sonra da eski göz ağrısı olan sinema eğitimi almaya karar vermiş. Japonya'daki televizyonlara dizi, belgesel, kısa film ve reklam filmleri çeken Karacadağ'ın, Ertuğrul zırhlısını konu alan belgeseli ve kısa filmleriyle Japonya'da sayısız ödülleri var. En son 2003 yılında Japon Kültür Bakanlığı tarafından yılda bir kez verilen ve ülkenin en prestijli ödülü kabul edilen "Bunkacho" yu kazanmış. Yine Japonya'da yayınlanan "Duhan" isimli korku romanıyla ödüller almış. Yaklaşık bir yıldır da sanat yönetmeni olan Japon eşiyle hayatları "Dabbe" isimli korku filminin çekimleri dolayısıyla Türkiye-Japonya hattında geçiyor. Kıyamet alametinin internetten yayılacağını anlatan film, Selçuk'ta tarihi ve turistik bölgelerde çekilmiş. Filmde rol alan Kaan Girgin'in ortaklarından olduğu 24 Kare Prodüksiyon'un desteklediği filmin çekimleri tamamlanmış ve şu an animasyonlar üzerinde çalışılıyor.

TÜRKİYE'DE BİR İLK
Filmin korku sinemasında yeni bir çığır açacağını söyleyen Karacadağ, Türkiye'de şimdiye kadar bu tarz bir film çekilmediğini iddia ediyor. Film aslında bir kıyamet senaryosu üzerine kurulu. Dabbe, adını dört kutsal kitapta anlatılan ve Kuran'da Dabbet- ül Arz olarak tabir edilen bölümden alıyor. Dabbe, aslında kıyamete yakın bir zamanda çıkacağına inanılan bir varlık. "Kıyametin 50 yıl içinde gerçekleşeceğine inanıyorum" diyen genç yönetmen Hasan Karacadağ, kıyamete beş kala neler olacağını çarpıcı bir dille anlatmaya çalışmış. Filmde Ümit Acar, Serdar Özer, Ebru Aykaç, Serhat Yiğit gibi deneyimli sinema ve tiyatro sanatçıları rol alıyor. "Star sineması yapmıyorum" diyen Karacadağ, oyuncunun bir korku filminde en önemli öğe olduğunu da özellikle vurguluyor. "Dabbe" aslında 'kıyamet üçlemesi' diye anılan serinin ilk filmi. Yine kıyametle ilgili senaryolar içeren ikinci ve üçüncü devam filmleri de kendi içlerinde bağımsız hikayeler üzerine kurulu. İlk filmde Amerika, ikinci filmde Türkiye ve üçüncüsünde de dünyanın yok oluşu işlenecek. Konularını dini kitaplardaki gerçeklere dayandıran Karacadağ, "Bazıları Kuran'da korku öğesi olmadığını söyler, ama var. Örneğin cehennemi öyle tarif eder ki onu ayrıntısıyla kafanızda canlandırırsınız" diyor. Dini konularda yeni filmler çekmek istediğini de anlatan genç yönetmen, "Bazı konular sanki bazı insanların tekelinde. Örneğin neden peygamberimizin hayatını anlatan tek bir film var? Bu konu bazı insanların tekelinde" diyor. “Aynur ERDEM Sabah Gazetesi”

Türk’ten Japon korku filmi
Japonya’da “Yılın Sanatçısı Ödülü” alan genç yönetmen Hasan Karacadağ, senaryosunu da yazdığı “D@bbe” adlı korku filmiyle, “kıyametin son alametinin internetten yayılacağını” savunuyor.

Hasan Karacadağ, AA muhabirine filmi hakkında bilgi verirken, çekimleri İzmir Selçuk’ta gerçekleştirilen “D@bbe”de, “nedensiz ölümlerin” ve “kıyametin son alametinin internetten yayılacağını” anlattığını dile getirdi.

Bir korku filminde “nedeni bilinmeyen mistik korku” ve “ölüm korkusunun” işlenmesi gerektiğine işaret eden Karacadağ, filminde de “dünyaya aniden yayılan nedensiz intihar vakalarının ABD’den başlayarak Türkiye’ye sıçramasının nedeninin çözüleceğini” ifade etti.

“Türkiye’nin gerçek anlamda ilk korku filmi” olarak nitelendirdiği “D@bbe”nin, korku sinemasının bütün unsurlarını içerdiğini anlatan Karacadağ, “D@bbe’de ‘Halka’ (Ring) filminden daha etkili sahneler var. Ben gerçek anlamda bir korku filmi yaptım” diye konuştu.

Filmin son dönemde dünyada büyük ilgili gören Japon korku sinemasından esinlendiğini ancak bir Japon filmi olmadığını da vurgulayan Karacadağ, “Filmde, Türk ve Müslüman ülke değerlerini birleştirerek yeni bir dil ortaya çıkardım. Bu film Türk korku sinemasına örnek teşkil edecek” dedi.

Karacadağ, “Kur’an-ı Kerim’de ‘Dabbet-ül Arz’ olarak geçen kıyamet alameti hakkında bir süprizi de bünyesinde barındıran filmde, kıyametin ortaya çıkışını yorumladığını dile getirerek, “Ben bir rüya gördüm. Bu film benim hayalimin ürünü. Ben sadece bir film yaptım” şeklinde konuştu.

Hasan Karacadağ ile 24 Kare Prodüksiyon ortak yapımı olan “D@bbe”, bir üçlemenin ilk filmi. “D@bbe”nin ardından “Mehdi” ve “Deccal” adlı filmler de çekilecek. Kasım ayında vizyona girmesi beklenen “D@bbe” filminde, Ümit Acar, Serdar Özer, Serhat Yiğit, Zeynep Hasdal Çolakoğlu, Ebru Aykaş’ın yanı sıra çok özel bir rolle Kaan Girgin yer alıyor.

24 Kare Prodüksiyon’un sahibi ve sanatçı Kaan Girgin de, “D@bbe”nin kendi içinde tutarlı bir korku filmi olduğuna işaret ederek, seyircilerin gerçek bir korku film izleyeceklerini dile getirdi.

Girgin, filmin uluslararası korku filmleri festivallerine de gönderileceğini ifade etti.  www.evrensel.net/05/08/06/kultur.html

Türk korku filmi ''D@bbe''
·Japonya'da ''Yılın Sanatçısı dülü''alan genç yönetmen Hasan Karacadağ, senaryosunu da yazdığı ''D@bbe'' adlı korku filmiyle, ''kıyametin son alametinin internetten yayılacağını'' savunuyor.

Hasan Karacadağ, filmi hakkında bilgi verirken, çekimleri İzmir Selçuk'ta gerçekleştirilen ''D@bbe''de, ''nedensiz ölümlerin'' ve ''kıyametin son alametinin internetten yayılacağını'' anlattığını dile getirdi.

Bir korku filminde ''nedeni bilinmeyen mistik korku'' ve ''ölüm korkusunun'' işlenmesi gerektiğine işaret eden Karacadağ, filminde de ''dünyaya aniden yayılan nedensiz intihar vakalarının ABD'den başlayarak Türkiye'ye sıçramasının nedeninin çözüleceğini'' ifade etti.

''Türkiye'nin gerçek anlamda ilk korku filmi'' olarak nitelendirdiği ''D@bbe''nin, korku sinemasının bütün unsurlarını içerdiğini anlatan Karacadağ, ''D@bbe'de 'Halka' (Ring) filminden daha etkili sahneler var. Ben gerçek anlamda bir korku filmi yaptım'' diye konuştu.

Filmin  son dönemde dünyada büyük ilgili gören Japon korku sinemasından esinlendiğini ancak bir Japon filmi olmadığını da vurgulayan Karacadağ, ''Filmde, Türk ve Müslüman ülke değerlerini birleştirerek yeni bir dil ortaya çıkardım. Bu film Türk korku sinemasına örnek teşkil edecek'' dedi.

Karacadağ, ''Kur'an-ı Kerim'de 'Dabbet-ül Arz' olarak geçen kıyamet alameti hakkında bir süprizi de bünyesinde barındıran filmde, kıyametin ortaya çıkışını yorumladığını dile getirerek, ''Ben bir rüya gördüm. Bu film benim hayalimin ürünü. Ben sadece bir film yaptım'' şeklinde konuştu.

Hasan Karacadağ ile 24 Kare Prodüksiyon ortak yapımı olan ''D@bbe'', bir üçlemenin ilk filmi. ''D@bbe''nin ardından ''Mehdi'' ve ''Deccal'' adlı filmler de çekilecek. Kasım ayında vizyona girmesi beklenen ''D@bbe'' filminde, Ümit Acar, Serdar Özer, Serhat Yiğit, Zeynep Hasdal Çolakoğlu, Ebru Aykaş'ın yanı sıra çok özel bir rolle Kaan Girgin yer alıyor.  

24 Kare Prodüksiyon'un sahibi ve sanatçı Kaan Girgin de, ''D@bbe''nin kendi içinde tutarlı bir korku filmi olduğuna işaret ederek, seyircilerin gerçek bir korku film izleyeceklerini dile
getirdi. Girgin, filmin uluslararası korku filmleri festivallerine de gönderileceğini ifade etti. (Star Gazetesi, 05.08.2005 )

·İnternette kıyamet, “D@bbe”de nedensiz ölümler
Kıyametin alameti internetten mi yayılacak? Japonya’dan ödül alan genç yönetmen Hasan Karacadağ, senaryosunu da yazdığı, nedensiz ölümleri anlatan filminde kıyametin son alametinin internetten yayılacağını savunuyor. “D@bbe" adlı film uluslararası korku filmleri festivallerine de gönderilecek Japonya’da “Yılın Sanatçısı Ödülü” alan genç yönetmen Hasan Karacadağ, senaryosunu da yazdığı “D@bbe” adlı korku filmiyle, “kıyametin son alametinin internetten yayılacağını” savunuyor.

Hasan Karacadağ, çekimleri İzmir Selçuk’ta gerçekleştirilen “D@bbe”de, “nedensiz ölümlerin” ve “kıyametin son alametinin internetten yayılacağını” anlattığını dile getirdi. Bir korku filminde “nedeni bilinmeyen mistik korku” ve “ölüm korkusunun” işlenmesi gerektiğine işaret eden Karacadağ, filminde de “dünyaya aniden yayılan nedensiz intihar vakalarının ABD’den başlayarak Türkiye’ye sıçramasının nedeninin çözüleceğini” ifade etti.

“Türkiye’nin gerçek anlamda ilk korku filmi” olarak nitelendirdiği “D@bbe”nin, korku sinemasının bütün unsurlarını içerdiğini anlatan Karacadağ, “D@bbe’de ‘Halka’ (Ring) filminden daha etkili sahneler var. Ben gerçek anlamda bir korku filmi yaptım” diye konuştu. Filmin  son dönemde dünyada büyük ilgili gören Japon korku sinemasından esinlendiğini ancak bir Japon filmi olmadığını da vurgulayan Karacadağ, “Filmde, Türk ve Müslüman ülke değerlerini birleştirerek yeni bir dil ortaya çıkardım. Bu film Türk korku sinemasına örnek teşkil edecek” dedi.
Karacadağ, “Kur’an-ı Kerim’de ‘Dabbet-ül Arz’ olarak geçen kıyamet alameti hakkında bir süprizi de bünyesinde barındıran filmde, kıyametin ortaya çıkışını yorumladığını dile getirerek, “Ben bir rüya gördüm. Bu film benim hayalimin ürünü. Ben sadece bir film yaptım”

şeklinde konuştu. Hasan Karacadağ ile 24 Kare Prodüksiyon ortak yapımı olan “D@bbe”, bir üçlemenin ilk filmi. “D@bbe”nin ardından “Mehdi” ve “Deccal” adlı filmler de çekilecek. Kasım ayında vizyona girmesi beklenen “D@bbe” filminde, Ümit Acar, Serdar Özer, Serhat Yiğit, Zeynep Hasdal Çolakoğlu, Ebru Aykaş’ın yanı sıra çok özel bir rolle Kaan Girgin yer alıyor.   24 Kare Prodüksiyon’un sahibi ve sanatçı Kaan Girgin de, “D@bbe”nin kendi içinde tutarlı bir korku filmi olduğuna işaret ederek, seyircilerin gerçek bir korku film izleyeceklerini dile getirdi. Girgin, filmin uluslararası korku filmleri festivallerine de gönderileceğini ifade etti.

Hasan Karacadağ, çekimleri İzmir Selçuk’ta gerçekleştirilen “D@bbe”de, “nedensiz ölümlerin” ve “kıyametin son alametinin internetten yayılacağını” anlattığını dile getirdi. Bir korku filminde “nedeni bilinmeyen mistik korku” ve “ölüm korkusunun” işlenmesi gerektiğine işaret eden Karacadağ, filminde de ‘’dünyaya aniden yayılan nedensiz intihar vakalarının ABD’den başlayarak Türkiye’ye sıçramasının nedeninin çözüleceğini” ifade etti.
“Türkiye’nin gerçek anlamda ilk korku filmi” olarak nitelendirdiği “D@bbe”nin, korku sinemasının bütün unsurlarını içerdiğini anlatan Karacadağ, “D@bbe’de ‘Halka’ (Ring) filminden daha etkili sahneler var. Ben gerçek anlamda bir korku filmi yaptım” diye konuştu. “Bir rüya gördüm”

Filmin  son dönemde dünyada büyük ilgili gören Japon korku sinemasından esinlendiğini ancak bir Japon filmi olmadığını da vurgulayan Karacadağ, “Filmde, Türk ve Müslüman ülke değerlerini birleştirerek yeni bir dil ortaya çıkardım. Bu film Türk korku sinemasına örnek teşkil edecek” dedi. 

Karacadağ, “Kur’an–ı Kerim’de ‘Dabbet–ül Arz’ olarak geçen kıyamet alameti hakkında bir süprizi de bünyesinde barındıran filmde, kıyametin ortaya çıkışını yorumladığını dile getirerek, “Ben bir rüya gördüm. Bu film benim hayalimin ürünü. Ben sadece bir film yaptım” şeklinde konuştu. Hasan Karacadağ ile 24 Kare Prodüksiyon ortak yapımı olan ‘’D@bbe”, bir üçlemenin ilk filmi. “D@bbe”nin ardından “Mehdi” ve’’Deccal” adlı filmler de çekilecek. Kasım ayında vizyona girmesi beklenen “D@bbe” filminde, Ümit Acar, Serdar Özer, Serhat Yiğit, Zeynep Hasdal Çolakoğlu, Ebru Aykaş’ın yanı sıra çok özel bir rolle Kaan Girgin yer alıyor. (6 Ağustos 2005 Yeni Mesaj)

· Mail'imize virüs bulaşıyor
Hasan Karacadağ'ın yönettiği korku filmi 'D@bbe' 5 Aralık'ta gösterimde. Filmde, Kuran'da bahsi geçen bir varlığın interneti ele geçirip mail yoluyla insanlığa şiddet saçması anlatılıyor 

İSTANBUL - Gece evinizde yalnızsınız ve internete giriyorsunuz. Bir arkadaşınızdan gelen mail'i açtığınızda onun sizden korkunç bir durumda yardım isteyen fotoğrafı çıkıyor. Fotoğrafa bakıyorsunuz, biraz daha bakıyorsunuz ve D@bbe virüsü size de bulaşmış oluyor. Beyninizin sonsuz görüntü üretme mekanizmasını harekete geçirerek size hayalinizin bile kaldıramayacağı korkunçlukta görüntüler gösteren bir virüs bu. D@bbe virüsü, Kuran-ı Kerim'de kıyamete çok yakın ortaya çıkacağına inanılan varlığın insanlığa açtığı savaşta en büyük silahı.Yukarıdaki hikâyeden etkilendiyseniz 'tüm zamanların en iddialı Türk korku filmi' 'D@bbe' tüylerinizi ürpertecek demektir. Senaristliğini ve yönetmenliğini Japonya'da Yılın Sanatçısı Ödülü'nü alan genç sinemacı Hasan Karacadağ'ın üstlendiği film 5 Aralık'ta gösterime giriyor. Bir korku üçlemesinin ilk bölümü olan 'D@bbe', bütün dünyada birbiri ardına patlak veren intiharlardan, kıyamet alametlerine uzanan tüyler ürpertici olayları anlatıyor. Filmin, özellikle din teması nedeniyle Türkiyeli izleyicilerin ilgisine mazhar olması bekleniyor. D@bbe, adını dört kutsal kitapta anlatılan ve Kur'an-ı Kerim'de Dabbet-ül Arz olarak geçen kıyamet alametlerinden alıyor. Filmin oyuncu kadrosunda ise deneyimli oyuncuların yanında adı duyulmamış genç yetenekler çoğunlukta: Ümit Acar, Kaan Girgin, Serdar Özer, Ebru Aykaç, Serhat Yiğit, Süha Tok, Zeynep Hasdal Çolakoğlu, Fulya Candemir, Sabri Tekinalp. 

Filmin senaryosu kadar bir başka iddialı olduğu alan ise görselliği. Japon korku sinemasının, sade ve vurucu görsel dilinden esintiler taşıyan ve teknik açıdan, Hollywood filmleriyle yarıştığı iddia edilen yapımda, bugüne kadar Türkiye'de hiç kullanılmayan, son teknoloji ürünü bir kamera kullanılmış. Filmin genelinde hâkim olan üst açılı çekimlerle ise bir üçüncü gözün yukarıdan olayları izlediği duygusunun verilmesi amaçlanmış. Konusu itibarıyla 'Halka' serisini hatırlatan film 100 sinema salonunda gösterime girecek.

'D@bbe' Hasan Karacadağ'ın ilk uzun metrajlı filmi. Karacadağ amacının hayali malzemeyle gerçeklik etkisini izleyiciye vermek olduğunu söylüyor. Kadacadağ'ın amacına ulaşıp ulaşamayacağını 5 Aralık'ta film vizyona girince göreceğiz. Ama siz ne olur ne olmaz gelen mail'lerinizi bundan sonra daha dikkatli kontrol edin. (Kültür Sanat,   20.10.2005 Radikal)

·'D@bbe'ye Japonya'dan ödül
Japonya'da ''Yılın Sanatçısı Ödülü''alan genç yönetmen Hasan Karacadağ, senaryosunu da yazdığı ''D@bbe'' adlı korku filmiyle, ''kıyametin son alametinin internetten yayılacağını'' savunuyor.

Hasan Karacadağ, AA muhabirine filmi hakkında bilgi verirken, çekimleri İzmir Selçuk'ta gerçekleştirilen ''D@bbe''de, ''nedensiz ölümlerin'' ve ''kıyametin son alametinin internetten yayılacağını'' anlattığını dile getirdi.

Bir korku filminde ''nedeni bilinmeyen mistik korku'' ve ''ölüm korkusunun'' işlenmesi gerektiğine işaret eden Karacadağ, filminde de ''dünyaya aniden yayılan nedensiz intihar vakalarının ABD'den başlayarak Türkiye'ye sıçramasının nedeninin çözüleceğini'' ifade etti.
''Türkiye'nin gerçek anlamda ilk korku filmi'' olarak nitelendirdiği ''D@bbe''nin, korku sinemasının bütün unsurlarını içerdiğini anlatan Karacadağ, ''D@bbe'de 'Halka' (Ring) filminden dahaetkili sahneler var. Ben gerçek anlamda bir korku filmi yaptım'' diye konuştu.

Filmin son dönemde dünyada büyük ilgili gören Japon korku sinemasından esinlendiğini ancak bir Japon filmi olmadığını da vurgulayan Karacadağ, ''Filmde, Türk ve Müslüman ülke değerlerini birleştirerek yeni bir dil ortaya çıkardım. Bu film Türk korku sinemasına örnek teşkil edecek'' dedi.

Karacadağ, ''Kur'an-ı Kerim'de 'Dabbet-ül Arz' olarak geçen kıyamet alameti hakkında bir süprizi de bünyesinde barındıran filmde, kıyametin ortaya çıkışını yorumladığını dile getirerek, ''Ben bir rüyagördüm. Bu film benim hayalimin ürünü. Ben sadece bir film yaptım'' şeklinde konuştu.

Hasan Karacadağ ile 24 Kare Prodüksiyon ortak yapımı olan ''D@bbe'', bir üçlemenin ilk filmi. ''D@bbe''nin ardından ''Mehdi'' ve''Deccal'' adlı filmler de çekilecek. Kasım ayında vizyona girmesi beklenen ''D@bbe'' filminde, Ümit Acar, Serdar Özer, Serhat Yiğit, Zeynep Hasdal Çolakoğlu, Ebru Aykaş'ın yanı sıra çok özel bir rolle Kaan Girgin yer alıyor.

24 Kare Prodüksiyon'un sahibi ve sanatçı Kaan Girgin de, ''D@bbe''nin kendi içinde tutarlı bir korku filmi olduğuna işaret ederek, seyircilerin gerçek bir korku film izleyeceklerini dile getirdi.

Girgin, filmin uluslararası korku filmleri festivallerine de gönderileceğini ifade etti. (5.8.2005 Sabah Gazetesi)
· Kıyamet alametlerinin internetten yayılacağını savunan D@bbe, ürkütücü sahneleriyle Türkiye’yi sarsacak. Nedensiz ölümlerin anlatıldığı bu filmi gördükten sonra karanlıkta yalnız kalmaktan daha fazla korkacaksınız! Japonya’da Yılın Sanatçısı Ödülü alan genç yönetmen Hasan Karacadağ ile 24 Kare Prodüksiyon ortak yapımı D@bbe, bir üçlemenin ilk filmi. Yönetmen ve senaryo yazarı olarak Karacadağ imzasını taşıyan yapım, bütün dünyada birbiri ardına patlak veren intiharlardan, kıyamet alametlerine uzanan tüyler ürpertici olayları anlatıyor.
Filmde, dünyada aniden yayılan nedensiz intihar vakaları, Amerika Birleşik Devletleri’nden başlayarak, Türkiye’ye sıçrar. Bir salgın hastalık gibi ilerleyen ölümlerin sırrı ise oldukça yakınımızda çözülecektir: Din kitaplarında kıyamet ile ilgili zincirin kopacağı ve kıyamet alametini gösterecek Mehdi’nin doğacağı belirtilen İstanbul’da...
Türkiye’nin ilk korku filmi, bir gencin intiharı ile başlar. Arkadaşları ve polis, bu intiharın nedenini çözmeye çalışırken yaşanan korkunç olaylar, herkesin teker teker ölümüne dek sürer. İlk bölümün finalinde ise Kur’an- Kerim’de “Dabbet- ül Arz” olarak geçen kıyamet alameti hakkında önemli bir sürpriz var.
Farklı senaryosu, nefes kesen sahneleri ve teknik başarısıyla Türk sinema tarihine geçecek kadar iddialı olan D@bbe, korku sinemasının bütün unsurlarını, Hollywood filmleriyle yarışacak kadar başarıyla kullanıyor. Film, genel olarak dini mesaj amacı taşımamakla birlikte, Yönetmeni Hasan Karacadağ’ın kıyametin ortaya çıkışı ile ilgili yorumunu içeriyor. İzleyenlerin kolay kolay etkisinden kurtulamayacağı yapım, İslam, dünyanın sonu ve doğaüstü gizemli yaratıklar hakkında büyük tartışmalar yaratacak.

Öyküde, en önemli korku ögesi, internet. Film, interneti çekici olmaktan çıkartıp, korkutucu bir unsur olarak kullanıyor. Bilgisayarın kendi kendine internete bağlanması gibi ürkütücü olayları izledikten sonra pekçok genç, bir mekanda yalnız başına kalmaktan çekinecek.
Korku sinemasında dünyayı hayran bırakan, Japonya’nın, sade ve vurucu görsel dilinden esintiler taşıyan D@bbe, adını, dört kutsal kitapta anlatılan ve Kur’an - ı Kerim’ de Dabbet- ül Arz olarak geçen kıyamet alametlerinden alıyor. Yönetmen Hasan Karacadağ’ın yorumuyla, kıyamete beş kala neler olacağını öngören çarpıcı senaryo, dünyanın yok olacağını gösteren en büyük ve en son kanıtın İstanbul’da ortaya çıkacağı iddiasında.
Çekimleri İzmir Selçuk’ta gerçekleştirilen filmde, oyunculuktaki başarılarıyla göz dolduran yeni yüzler rol alıyor. Teknik açıdan, Hollywood filmleriyle yarışan yapımda, bugüne kadar Türkiye’de hiç kullanılmayan, son teknoloji ürünü, dünyanın en iyi kamerası kullanıldı. Filmde yakalanan özel renk dokusu ise izleyenin gerçeklik duygusunu yakalamasını sağlıyor. Mekanlarda az detay var. Filmin genelinde hakim olan üst açılı çekimler, 3. gözün yukarıdan olayları izlediği duygusu yaratarak, farklı boyuttaki başka canlılarla bir arada yaşadığımızı hissettiriyor.
D@bbe ile birlikte, bugüne dek korku filmleriyle hep eleştirilen Türk sineması, artık yeni bir döneme girecek. Genç yaşına rağmen, büyük bir teknik hakimiyetle, üzerinde çok düşünülmüş, felsefesi olan, malzemesini Türk kültüründen alan başarılı bir film ortaya koyan Yönetmen Hasan Karacadağ’ın tek isteği ise, filme gerçekten korkmaya hazır kişilerin gelmesi. Çünkü ancak kendini iyi hazırlamış bir seyirci, D@bbe gibi, zihni allak bullak edecek, başka boyutlarda farklı canlıların olduğunu anlatan bir filmden çıktığında hayatına devam etmeyi başarabilir.
! Dünyanın her ülkesinde korku-gerilm meraklısı genç yönetmenler çıkıyor.Ve bunlar, özellikle Japonya, Kore gibi ülkelerde filmlerini internet ya da TV/telefon gibi teknolojik araçlara dayandırıyorlar. Türkiye’den de sonunda bu tarz bir film çıkması memnuniyet verici. Biz niye geri kalalım ki?
   Kur’andan gelen bir isim olan ‘dabbe’, kıyametin hemen öncesinde cinlerin yeryüzüne inip insanları yok etmesi anlamına geliyormuş. Film, Ege’nin güzelim Selçuk kasabası dekoru içinde bu macerayı yaşayan bir avuç insanın öyküsü.
Hasan Karacadağ, keşke özel efektlere harcadığı çabayı öncelikle daha iyi bir senaryoya harcasaydı...Bu haliyle film, amatör işi bir müsamereye ya da bir okul bitirme filmine benziyor. Hele o “ölmüş birinden böyle bir mail gelmesi hiç de hoş birşey değil” ya da “bana böyle şeyler olacağını söyleselerdi gülerdim” tarzı konuşmalar...Ama en ilginci, filmin kahramanı Hande’nin şu lafı: “Cinlerde de teknoloji varsa, internet’i ele geçirmiş olamazlar mı?”. Sahi olamazlar mı, ne dersiniz, internet kuşları? (Atilla Dorsay)




[1]  DABBET-ÜL ARZ NEDİR? "O söz, başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir dabbe çıkarırız; ve o dabbe onlara şiddetle, gerçeklere inanmadıklarını söyler." (Neml Suresi, Ayet 82)
"Kıyametin alametlerinden birincisi güneşin batından doğuşu ve kuşluk vaktinde Dabbet-ul Arz'ın çıkışıdır." Hz.Muhammed
Dabbe yaşıyor, hiç kimse tarafından tanınmıyor, insan türünden değildir ve korkunç bir şekli vardır. Saçı ve kılları her tarafa yayılmıştır. Bütün renklerden oluşmuştur. Yere ve bulutlara aynı anda ulaşan uzunca bir boynu var. Doğuda olan batıda olan gibi onu görür, Ona ulaşmak isteyen ulaşamaz, kaçan ondan kurtulamaz’’

"Dabbe" tabiri, "yerden bir dabbe..." ayetinde belirsiz olarak kullanılmıştır. Kur'an-ı Kerim "Dabbe"nin insanlarla konuştuğunu belirtmiştir. Fakat onun diğer sıfat ve özellikleri, davranış biçimi ve çıkış yeri ile ilgili bilgileri meçhul bırakmıştır ve bunlar ancak gelecekte bilinecektir.’’

İslam tarihinde Dabbe hakkında çok tartışmalar yaşanmış ve hiçbir zaman kesin bir hükme varılamamıştır.Fakat inanılan gerçek, Kıyamete yakın bütün dünyayı saracak dehşetengiz bir varlığın yani Dabbe’nin mutlaka çıkacağıdır.

Sinemalarda izleyeceğiniz D@bbe filminde yönetmenin kendi kişisel yorumu bulunmaktadır. Bu yorum yapılırken gerek bilimsel gerekse dilbilimin reel ifadelerinden yararlanılmıştır. Bu yorumun özü ise D@bbet’ül Arz’ın interneti ele geçirmiş veya internet yoluyla bütün dünyaya yayılan elektromanyetik bir virüs benzeri varlık olabileceğidir. Sürreel veya metafizik gibi görünen bu yaklaşım nasıl olurda bir korku filminde işlenebilir diye düşünüyorsanız D@bbe filmini mutlaka izlemelisiniz.

"Dabbe yaşıyor, hiç kimse tarafından tanınmıyor, insan türünden değildir ve korkunç bir şekli vardır. Saçı ve kılları her tarafa yayılmıştır.Bütün renklerden oluşmuştur. Yere ve bulutlara aynı anda ulaşan uzunca bir boynu var. Doğuda olan batıda olan gibi onu görür, Ona ulaşmak isteyen ulaşamaz, kaçan ondan kurtulamaz’’

yukardaki yorumu dikkatle okuyun. Arapçaya sanskrit dilinden geçen D@bbe’nin sanskrit dilinde örümcek ağı gibi yayılan şey olduğunu hatırlayın. İnternetin world wide web(www) olduğunu düşünün. Yeri ve göğü aynı anda doldurabilen D@bbe’nin ve internetin çalışma mekanizması arasındaki ilişkiyi kurun...vs...vs...