Robert E. Sherwood’un
hikayesinden, S.N.Behrman’ın senaryosunu yazdığı ve Mervyn LeRoy’un yönettiği
1940 yapımı “Waterloo Bridge” Waterloo Köprüsü filminin Türkçe
uyarlaması. Filmin başrollerinde Vivien Leigh (1913-1967), Robert Taylor
(1911-1969) oynamışlardır.
Storyline
On the eve of World War II, a British officer revisits Waterloo Bridge and recalls the young man he was at the beginning of World War I and the young ballerina he met just before he left for the front. Myra stayed with him past curfew and is thrown out of the corps de ballet. She survives on the streets of London, falling even lower after she hears her true love has been killed in action. But he wasn't killed. Those terrible years were nothing more than a bad dream is Myra's hope after Roy finds her and takes her to his family's country estate. Written by Dale O'Connor <daleoc@interaccess.com>
GECELERİN KADINI (1983) Senaryo “[1]” Ve Yönetmen: Osman F.
Seden, Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi, Yapım: Can Film/Can Özer
Oyuncular: Banu Alkan, Faruk Peker, Metin Serezli, Suna
Selen, Yüksel Gözen, Diana Taylor, Eray Özbal, Bülent Bilgiç
Konu: Sevdiği erkeğin Şam’da öldürüldüğünü öğrenince tüm
yalantısı alt üst olan ve kötü yola düşen kadının trajik öyküsü.
· Sahil
kasabası motel, boktan bir diskotek. Dans, özenti gençlik ayakları. Üst baş
dökülüyor. O zamanki kılıklar şimdiki doğu bloğu ülkelerin vatandaşları gibi
rüküş ve fakir. T ecavüzcü Coşkun çaktırmadan esrar sarıyor. Kötü bunlar kötü,
yoz bunlar. Esrarı zuladan çaktırmadan uzatıyor. Faruk Peker esrarı çekiyor,
oohh diyor. Kameraya doğru üflüyor, sanki esrar reklamı. Gözler bayılıyor,
yanındaki genç kıza uzatıyor. "Çeksene", "Hayır" diyor kız.
"Yanında ben varım hayatım." Kız esrarlı sigarayı çekiyor. Başı
dönüyor, Faruk Peker "Ben kızı oteline bırakayım" diyor ve kızla
birlikte çıkıyorlar. Arkadan diğer arkadaşları da geliyor. Yani tecavüz grubu.
Ağaçlıklı bir yerde, kamuya açık alanda kızı kamulaştırıyorlar. Coşkun'u bu
seks kesmiyor, "Kızı öldürelim abi" diyor. "Gider konuşursa
hepimiz yanarız." Coşkun kızı öldürüyor. Bir de öldürdükten sonra
sevişiyor.
Kızın
yüzüne bir gazete kağıdı örtmüşler polis telsizleri ... Komser cin, her şeyi
anlıyor. "Uyuşturucu sonra da tecavüz." Kamera kızın kolyesine
yaklaşıyor, (niye acaba?) polis tekrar konuşuyor. "Kızın kimliğini
araştırın."
Faruk
Peker'in vicdanı hür, irfanı hür. Eskisi gibi takılmakta. Bodrum yat limanında
bir teknede Banu Alkan seksi bikinisiyle güneşlenmekte. Gayet tanga baldır
bacak, güneş gözlüğü. Faruk bu yabancı kadına hasta oluyor, zaten akşam barda
da rastlaşacaklar. Bakışlar, bakışlar ... Araya deniz, Bodrum Kalesi. Akşam
barda Banu yine dekolte bir elbise giymiş, göğüsler lambur lumbur, nasıl hasta
olmazsın hele Faruk Peker gibi dam salaksan.
Yoo
aslında bardaki elbise sandığımız şey meğer gecelikmiş. Banu kafayı yemiş
gecelikle çıkmış. Faruk hedefe kitleniyor. Şak yanaşıyor. Birazdan
konuşacaklar. ..
"Sizi
buralarda ilk görüyorum ... Daha önceleri. .. "
"Evet
yeni geldim ... Ama siz buraların en çapkın adamı olmalısınız. Öyle
söylüyorlar."
Faruk
bir sigara yakıyor. "Yok canım abartmışlar."
"En
çapkın ve en hızlısı" ve devam ediyor iğnelemeye.
"Zavallı
genç kızların kalbini çalan ve onları insafsızca ... " cümlenin sonunu
tamamlamıyor. Faruk Peker şaşırıyor, ne demek istiyor bu kadın. "Ne demek
istiyorsunuz?"
Banu
acı acı gülüyor. "Hiçbir şey demek istemedim." Faruk biraz geriliyor.
Banu devam ediyor konuşmaya. "Gerçekten yakışıklısınız sizden uzak durmak
lazım."
Faruk
rahatlıyor. "Sizde çok güzelsiniz." "Bütün genç kızları bu
şekilde mi tavlarsınız."
Faruk
içkisini fondip yapıyor ve bardan çıkıyor. Şimdiye kadar hiçbir kadın onunla
böyle konuşmamıştı, neydi bu cesaret. "Yo, yo ondan etkilendim mi
ne?"
Yine
bıktırıcı manzaralar, bir yat denizde yol almakta, Bodrum Kalesi'ne zum.
Turistik eşyalar. Banu bu sefer başka bir bikini tanga karışımı moda acayip bir
şey giymiş. Ben bu mayoları Banu Alkan'dan başka kadının üzerinde görmedim.
Kamera zum yapıyor. Banu'ya yapsa iyi, sapık kameraman kalçalara yaklaşıyor.
Faruk
Peker balık adam, ahtapot yakalamış dipten çıkıyor. Kıyıda filmi seyreden bir
kalabalık. Artisieri tanımışlar. Banu'nun sandalı devriliyor. Faruk balık adam
kılığında hemen yardıma gidiyor. Banu'yu kucaklayıp kıyıya çıkartıyor.
Kalabalık gülüyor. Faruk'la Banu arasında bir yaklaşma başlıycak. "Hayatımı
kurtardınız az kalsın boğuluyordum." Hala kucakta, "Hiçbir önemi yok,
bunu kim olsa yapardı". Banu manalı manalı bakıyor sonra "Belki de
geçmişte işlediğiniz bir günahı ödediniz." Anananann! Ne demek istedi
şimdi? Kim bu kadın? Yoksa tecavüzden sonra öldürülen kızı biliyor mu? Kim
olursa olsun ondan hoşlanıyorum. Bakışlar, bakışlar ... "Geçmişte ne
günahım olabilir ki?" Dan! Dan! müzik vurgusu, tekrar bıktırıcı bakışlar,
"Herkesin mutlaka geçmişte bir günahı vardır demek istedim."
Kalabalık
Bodrumlu yerliler artislere bakmakta. Faruk'ta IQ düşük hala bu kadının
intikamcı kadın olduğunu anlamadı. Faruk'un evi mi? Bir yerde öpüşüyorlar,
sonra bir vazonun çiçeklerinin arkasında sevişiyorlar. Böylece Banu'nun yağlı
kalçaları görünmüyor.
Sabahın
olduğunu nasıl anlayacağız ... Tabii ki güneş doğarken bir çekim, yine Bodrum
Kalesi. Yatlar, Banu ve Faruk balkanda çay içiyorlar. Plan, deniz manzarası.
Banu ve Faruk elele marinada yürüyorlar. Plan değişiyor, Halikarnas'ın oralarda
yine el ele. Biri sesleniyor "Hey Faruk!" Faruk dönüp bakıyor.
Tecavüzcü Coşkun. Banu'nun şüpheli bakışları heriften kıl kapıyar. Müzik, zum,
yakın plan tecavüzün yakın planı. En pis haliyle Coşkun yavşıyor.
"Yengemle tanıştırmayacak mısın?" Faruk fena bozuluyor. Bu sefer
ciddi, bu kadından etkilendi. "Bozulma abi ya, ne dedim ki?" Coşkun
uzuyor. Banu peşinden bakıyor. "Kim bu adam?" "Fazla samimiyetim
yok, itin biri." Bu cevap Banu'yu tatmin etmiyor.
Bir
manzarada yemek yiyorlar. Masada masraf olmasın diye fazla bir şey yok. Çaydan
viski. Su, peçete, çatal, tabak. Allah ne verdiyse. Ha, çiçek de var. Figüran
garson elleri arkada beklemekte, o da filmde çıkmakta. Suratında anlamsız bir
ifade. Faruk soruyor. "Bana kendinden
bahsetsene, hikayeni merak
ediyorum" Banu hikayesini özet anlatıyor….mütavazi bir hayatım vardı, ta
ki kız kardeşim öldürülünceye kadar…." Faruk morarıyor. "Ne kız
kardeşin mi öldürüldü. Dan! Dan! Dan! müzik kalp ritmi. Yakın gözler, kindar
bakışlar. "Nen var senin, biraz tedirgin gibisin?" "Yok, yok bir
şey." En en ennnnnnn! Yakalandın.
Akşam
yine sevişiyorlar, Banu çarşafa dolanmış kaba etleri yanlardan fışkırmış.
Faruk, Banu'nun çantasını karıştırıyar.
Böyle bir kötü huyu var. Çantadan bir fotoğraf çıkıyor. Dan! Dan! Dan! Vurgu,
müzik, öldürülen kızın resmi iyi, ama bu
resmin Banu'da ne işi var? Hastir, baltayı taşa vurduk. Demek bu kadın ablası.
Şimdi bilmezlikten geleceğim ve oyuna devam. Banu uyanıyor, ne , kadar da
neşelı mutlu oysa Faruk betlerde.
"Yüzünden düşen bin parça sevgilim:"
"Yok bir şey iyiyim." Banu yine acaip bikinisiyle havuza giriyor.
Faruk
tecavüzcü Coşkun'la buluşuyor, durumu anlatıyor. Sonra fırçalıyor? "Hep
senin yüzünden, öldürmeyecektin onu." Coşkun işi kökünden halletmek
istiyor. Büyük Ortadoğu planı gibi. "Onu da öldürelim gibi." Fena
fikir değil: halbuki ne kadar sevmişti
Banu'yu. Düşüncelere dalıyar. Şimdi film hiç haketmediği halde psikolojik
gerilim kazanıyor. Sevdıği kadını öldürebilecek mi? Flaşback, Banu'yla
sevişmeler elele yürümeler.
imdi
Banu bilmemezlikten geliyor, yani
senaryoyu bilmiyormuş gibi yapıyor. Faruk terliyor. Birlikte bır
uçurumun kenarına geliyorlar, elinde tabanca Coşkun kayaların arkasında. Faruk
aniden hüngür hüngür ağlıyor. ",Hayır , hayır.' yapamayacağım ... Ben bir
caniyim, Banu seni öldüreceğim. Kız kardeşine esrar içiren bendım, ama
öldüren ben değildim affet beni." Kayaların arkasından Coşkun çıkıyor.
Tabancayı uzatıyor, Faruk Banu'yla Coşkun'un arasına giriyor "yapma
dur." Sonra Coşkun'un üzerine atlıyor, iki
yumruk Ah. Coşkun geri geri giderken uçuruma yuvarlanıyor.
"AAAAHHHH!" Faruk ve Banu sarılıyorlar. "Affet beni Banu!",
"Sen bana sevmeyi öğrettin." Güneş batıyor ... Ve Banu tabancayı
çekiyor. "Ama kız kardeşimin intikamını almaya yemin etmiştim" diyor.
Bir el tabanca sesi. Faruk yerde yatıyor. Son yazmakta.
Not:
Yukarıdaki filmin konusunu, afişine bakıp yazdım eğer böyle bir konusu varsa
tamamen tesadüfidir. “[2]”
[1] Robert E. Sherwood’un
hikayesinden, S.N.Behrman’ın senaryosunu yazdığı ve Mervyn LeRoy’un yönettiği
1940 yapımı “Waterloo Bridge” Waterloo Köprüsü filminin Türkçe uyarlaması. Filmin
başrollerinde Vivien Leigh (1913-1967), Robert Taylor (1911-1969)
oynamışlardır.
[2] Osman
Cavcı, “Yanlış Anlaşılan Filmler”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder