2 Mart 2020 Pazartesi

GECELERİN KADINI / “Waterloo Bridge


  
Robert E. Sherwood’un hikayesinden, S.N.Behrman’ın senaryosunu yazdığı ve Mervyn LeRoy’un yönettiği 1940 yapımı “Waterloo Bridge” Waterloo Köprüsü filminin Türkçe uyarlaması. Filmin başrollerinde Vivien Leigh (1913-1967), Robert Taylor (1911-1969) oynamışlardır.

Storyline


On the eve of World War II, a British officer revisits Waterloo Bridge and recalls the young man he was at the beginning of World War I and the young ballerina he met just before he left for the front. Myra stayed with him past curfew and is thrown out of the corps de ballet. She survives on the streets of London, falling even lower after she hears her true love has been killed in action. But he wasn't killed. Those terrible years were nothing more than a bad dream is Myra's hope after Roy finds her and takes her to his family's country estate. Written by Dale O'Connor <daleoc@interaccess.com>





GECELERİN KADINI (1983)  Senaryo “[1]” Ve Yönetmen: Osman F. Seden, Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi, Yapım: Can Film/Can Özer

Oyuncular: Banu Alkan, Faruk Peker, Metin Serezli, Suna Selen, Yüksel Gözen, Diana Taylor, Eray Özbal, Bülent Bilgiç

Konu: Sevdiği erkeğin Şam’da öldürüldüğünü öğrenince tüm yalantısı alt üst olan ve kötü yola düşen kadının trajik öyküsü.

· Sahil kasabası motel, boktan bir diskotek. Dans, özenti gençlik ayakları. Üst baş dökülüyor. O zamanki kılıklar şimdiki doğu bloğu ülkelerin vatandaşları gibi rüküş ve fakir. T ecavüzcü Coşkun çaktırmadan esrar sarıyor. Kötü bunlar kötü, yoz bunlar. Esrarı zuladan çaktırmadan uzatıyor. Faruk Peker esrarı çekiyor, oohh diyor. Kameraya doğru üflüyor, sanki esrar reklamı. Gözler bayılıyor, yanındaki genç kıza uzatıyor. "Çeksene", "Hayır" diyor kız. "Yanında ben varım hayatım." Kız esrarlı sigarayı çekiyor. Başı dönüyor, Faruk Peker "Ben kızı oteline bırakayım" diyor ve kızla birlikte çıkıyorlar. Arkadan diğer arkadaşları da geliyor. Yani tecavüz grubu. Ağaçlıklı bir yerde, kamuya açık alanda kızı kamulaştırıyorlar. Coşkun'u bu seks kesmiyor, "Kızı öldürelim abi" diyor. "Gider konuşursa hepimiz yanarız." Coşkun kızı öldürüyor. Bir de öldürdükten sonra sevişiyor.

Kızın yüzüne bir gazete kağıdı örtmüşler polis telsizleri ... Komser cin, her şeyi anlıyor. "Uyuşturucu sonra da tecavüz." Kamera kızın kolyesine yaklaşıyor, (niye acaba?) polis tekrar konuşuyor. "Kızın kimliğini araştırın."

Faruk Peker'in vicdanı hür, irfanı hür. Eskisi gibi takılmakta. Bodrum yat limanında bir teknede Banu Alkan seksi bikinisiyle güneşlenmekte. Gayet tanga baldır bacak, güneş gözlüğü. Faruk bu yabancı kadına hasta oluyor, zaten akşam barda da rastlaşacaklar. Bakışlar, bakışlar ... Araya deniz, Bodrum Kalesi. Akşam barda Banu yine dekolte bir elbise giymiş, göğüsler lambur lumbur, nasıl hasta olmazsın hele Faruk Peker gibi dam salaksan.

Yoo aslında bardaki elbise sandığımız şey meğer gecelikmiş. Banu kafayı yemiş gecelikle çıkmış. Faruk hedefe kitleniyor. Şak yanaşıyor. Birazdan konuşacaklar. ..
"Sizi buralarda ilk görüyorum ... Daha önceleri. .. "
"Evet yeni geldim ... Ama siz buraların en çapkın adamı olmalısınız. Öyle söylüyorlar."
Faruk bir sigara yakıyor. "Yok canım abartmışlar."
"En çapkın ve en hızlısı" ve devam ediyor iğnelemeye.

"Zavallı genç kızların kalbini çalan ve onları insafsızca ... " cümlenin sonunu tamamlamıyor. Faruk Peker şaşırıyor, ne demek istiyor bu kadın. "Ne demek istiyorsunuz?"

Banu acı acı gülüyor. "Hiçbir şey demek istemedim." Faruk biraz geriliyor. Banu devam ediyor konuşmaya. "Gerçekten yakışıklısınız sizden uzak durmak lazım."

Faruk rahatlıyor. "Sizde çok güzelsiniz." "Bütün genç kızları bu şekilde mi tavlarsınız."

Faruk içkisini fondip yapıyor ve bardan çıkıyor. Şimdiye kadar hiçbir kadın onunla böyle konuşmamıştı, neydi bu cesaret. "Yo, yo ondan etkilendim mi ne?"

Yine bıktırıcı manzaralar, bir yat denizde yol almakta, Bodrum Kalesi'ne zum. Turistik eşyalar. Banu bu sefer başka bir bikini tanga karışımı moda acayip bir şey giymiş. Ben bu mayoları Banu Alkan'dan başka kadının üzerinde görmedim. Kamera zum yapıyor. Banu'ya yapsa iyi, sapık kameraman kalçalara yaklaşıyor.

Faruk Peker balık adam, ahtapot yakalamış dipten çıkıyor. Kıyıda filmi seyreden bir kalabalık. Artisieri tanımışlar. Banu'nun sandalı devriliyor. Faruk balık adam kılığında hemen yardıma gidiyor. Banu'yu kucaklayıp kıyıya çıkartıyor. Kalabalık gülüyor. Faruk'la Banu arasında bir yaklaşma başlıycak. "Hayatımı kurtardınız az kalsın boğuluyordum." Hala kucakta, "Hiçbir önemi yok, bunu kim olsa yapardı". Banu manalı manalı bakıyor sonra "Belki de geçmişte işlediğiniz bir günahı ödediniz." Anananann! Ne demek istedi şimdi? Kim bu kadın? Yoksa tecavüzden sonra öldürülen kızı biliyor mu? Kim olursa olsun ondan hoşlanıyorum. Bakışlar, bakışlar ... "Geçmişte ne günahım olabilir ki?" Dan! Dan! müzik vurgusu, tekrar bıktırıcı bakışlar, "Herkesin mutlaka geçmişte bir günahı vardır demek istedim."

Kalabalık Bodrumlu yerliler artislere bakmakta. Faruk'ta IQ düşük hala bu kadının intikamcı kadın olduğunu anlamadı. Faruk'un evi mi? Bir yerde öpüşüyorlar, sonra bir vazonun çiçeklerinin arkasında sevişiyorlar. Böylece Banu'nun yağlı kalçaları görünmüyor.

Sabahın olduğunu nasıl anlayacağız ... Tabii ki güneş doğarken bir çekim, yine Bodrum Kalesi. Yatlar, Banu ve Faruk balkanda çay içiyorlar. Plan, deniz manzarası. Banu ve Faruk elele marinada yürüyorlar. Plan değişiyor, Halikarnas'ın oralarda yine el ele. Biri sesleniyor "Hey Faruk!" Faruk dönüp bakıyor. Tecavüzcü Coşkun. Banu'nun şüpheli bakışları heriften kıl kapıyar. Müzik, zum, yakın plan tecavüzün yakın planı. En pis haliyle Coşkun yavşıyor. "Yengemle tanıştırmayacak mısın?" Faruk fena bozuluyor. Bu sefer ciddi, bu kadından etkilendi. "Bozulma abi ya, ne dedim ki?" Coşkun uzuyor. Banu peşinden bakıyor. "Kim bu adam?" "Fazla samimiyetim yok, itin biri." Bu cevap Banu'yu tatmin etmiyor.

Bir manzarada yemek yiyorlar. Masada masraf olmasın diye fazla bir şey yok. Çaydan viski. Su, peçete, çatal, tabak. Allah ne verdiyse. Ha, çiçek de var. Figüran garson elleri arkada beklemekte, o da filmde çıkmakta. Suratında anlamsız bir ifade. Faruk soruyor. "Bana kendinden  bahsetsene, hikayeni  merak ediyorum" Banu hikayesini özet anlatıyor….mütavazi bir hayatım vardı, ta ki kız kardeşim öldürülünceye kadar…." Faruk morarıyor. "Ne kız kardeşin mi öldürüldü. Dan! Dan! Dan! müzik kalp ritmi. Yakın gözler, kindar bakışlar. "Nen var senin, biraz tedirgin gibisin?" "Yok, yok bir şey." En en ennnnnnn! Yakalandın.

Akşam yine sevişiyorlar, Banu çarşafa dolanmış kaba etleri yanlardan fışkırmış. Faruk, Banu'nun çantasını  karıştırıyar. Böyle bir kötü huyu var. Çantadan bir fotoğraf çıkıyor. Dan! Dan! Dan! Vurgu, müzik, öldürülen kızın resmi  iyi, ama bu resmin Banu'da ne işi var? Hastir, baltayı taşa vurduk. Demek bu kadın ablası. Şimdi bilmezlikten geleceğim ve oyuna devam. Banu uyanıyor, ne , kadar da neşelı mutlu  oysa Faruk betlerde. "Yüzünden düşen bin parça sevgilim:"  "Yok bir şey iyiyim." Banu yine acaip bikinisiyle  havuza giriyor.

Faruk tecavüzcü Coşkun'la buluşuyor, durumu anlatıyor. Sonra fırçalıyor? "Hep senin yüzünden, öldürmeyecektin onu." Coşkun işi kökünden halletmek istiyor. Büyük Ortadoğu planı gibi. "Onu da öldürelim gibi." Fena fikir  değil: halbuki ne kadar sevmişti Banu'yu. Düşüncelere dalıyar. Şimdi film hiç haketmediği halde psikolojik gerilim kazanıyor. Sevdıği kadını öldürebilecek mi? Flaşback, Banu'yla sevişmeler elele yürümeler.

imdi Banu bilmemezlikten geliyor, yani  senaryoyu bilmiyormuş gibi yapıyor. Faruk terliyor. Birlikte bır uçurumun kenarına geliyorlar, elinde tabanca Coşkun kayaların arkasında. Faruk aniden hüngür hüngür ağlıyor. ",Hayır , hayır.' yapamayacağım ... Ben bir caniyim, Banu  seni öldüreceğim.  Kız kardeşine esrar içiren bendım, ama öldüren ben değildim affet beni." Kayaların arkasından Coşkun çıkıyor. Tabancayı uzatıyor, Faruk Banu'yla Coşkun'un arasına giriyor "yapma dur." Sonra Coşkun'un üzerine atlıyor, iki  yumruk Ah. Coşkun geri geri giderken uçuruma yuvarlanıyor. "AAAAHHHH!" Faruk ve Banu sarılıyorlar. "Affet beni Banu!", "Sen bana sevmeyi öğrettin." Güneş batıyor ... Ve Banu tabancayı çekiyor. "Ama kız kardeşimin intikamını almaya yemin etmiştim" diyor. Bir el tabanca sesi. Faruk yerde yatıyor. Son yazmakta.

Not: Yukarıdaki filmin konusunu, afişine bakıp yazdım eğer böyle bir konusu varsa tamamen tesadüfidir. “[2]





[1] Robert E. Sherwood’un hikayesinden, S.N.Behrman’ın senaryosunu yazdığı ve Mervyn LeRoy’un yönettiği 1940 yapımı “Waterloo Bridge” Waterloo Köprüsü filminin Türkçe uyarlaması. Filmin başrollerinde Vivien Leigh (1913-1967), Robert Taylor (1911-1969) oynamışlardır.
[2] Osman Cavcı, “Yanlış Anlaşılan Filmler”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder