Robert B. Sinclair’in yönetmenliğinde çekilen Hans
Székely ile Zoltan Egyed’in senaryosunu
yazdığı ve başlıca rollerini, Luise Rainer, Paulette Goddard, Lana Turner’in
oynadığı 1938 yılı yapımı "Dramatic School" filmden uyarlama.
storyline
Aspiring actress Louise Muban attends the prestigious Paris School of Drama during the day and works at a dreary factory assembling gas meters at night. She daydreams and "acts" her way through life, and her fellow students at school begin to suspect her stories are just that - fabrications. After Louise begins to weave an actual meeting with a debonair playboy into a fantasy of club dates and romance, her co-student Nana discovers the lie when she too meets the playboy. Nana sets a trap for Louise, and the result is an end to one fantasy and the realization of another. Written by Ron Kerrigan
Lana Turner, Paulette Goddard, Jean Chatburn, Virginia Grey, Alan Marshal, Luise Rainer, and Ann Rutherford in Dramatic School (1938) ______________________________________________ |
GENÇ KIZLAR (1963) - Yönetmen:
Nevzat
Pesen Senaryo ve Eser Nihal Yeğinobalı
([1])
Operatör: Gani Turanlı Yapım: Pesen Film /Nevzat Pesen
Vasili Anas Sesleri Alan: Tuncer
Aydınoğlu, Prodüksiyon Amiri: Semih
Sezerli,
Oyuncular: Türkan
Şoray (Behlül/Eylül Servan, Ediz Hun (İskender İskit, Hülya Koçyiğit (Oya Deren), Zuhal Tan
(Pervin), Semih Sezerli, Tülin Özek, Uğur Kıvılcım (Naciye Baygınyıldız), Liza
Sezar, Feridun Çölgeçen (Tiyatro hocası), Nedret Güvanç (Nuran), Tülin Özak,
Semra Durmuş, Tansu Sayın (Öğrenci), Sevil Aksan, Emel Işık, Faik Coşkun (İsmail),
Emel Işık (Öğrenci), Kadriye Tuna (Dadı), Muzaffer Yenen (Haluk), Gülten Ceylan
(Sekreter) Eyüp Sabri (Cemal), Ayla Oranlı (Öğrenci), Bedia Muvahhit (Okul
Müdiresi), ve rol alan 30 genç kız.(Acar Film Stüdyosunda hazırlanmıştır.)
Konu: Bir
tiyatro okulunda yatılı okuyan kızlarla, yakışıklı erkek öğretmenlerin öyküsü.
Les Feuilles Mortes’ (1945) (Kosma/ Prèvert&Mercer).
‘Çılgın’ görünüşlü ama müdirenin “Şimdi artık git, beni hatıralarımla baş başa
bırak” şeklindeki tiradını bu melodi ve gözyaşı ile alkışlayan ‘Genç Kızlar’…
Kendileri kadar güzel bir öğretmenleri var; İskender İskit. “Halil İskit Paşanın
oğlu. Paris’te tiyatro okumuş. Piyesler yazmış.” ‘Okulda genç erkek öğretmen olmaması’ prensibine
biraz aykırı olarak 38 yaşında. Ediz H un ise 2223. Almanya, Würzburg’daki
dişhekimliği eğitimi sırasında askere gitmiş; (O yıllardaki bir uygulama) Ağrı’nın
Bololuk Köyünde 2 yıl öğretmenlik. “..Sıfırın altında 40 derece soğuk oluyordu.
Soba yandığı zaman oda içinde eksi 5 derecede uyuyorduk. Almanya’nın ileri medeniyetinden
bir anda şarkın yokluk ve soğuğuna denize düşer gibi düştüm. Bu, iç alemimde büyük
bir tepki uyandırdı.” Ardından, Ses Kapak Yıldızı Yarışması ve Eylül’ü tanıyacağı
‘Özel Tiyatro Okulu’nda öğretmenlik. Yıllar, yıllar sonra, yüreğimizi burkan ve
moralimizi bozan politik seçimi. ‘İç alemindeki tepki’ ne oldu bilmiyoruz ancak
biz, Bololuk’da ‘cilt cilt zooloji, hidrobiyoloji, sanat tarihi, musiki,
tiyatro, felsefe kitapları okuyan’ Ediz Hun’u daha çok sevdik. Çekimler
sırasında (filmde yok) “İnsan, bütün hayatınca kendi heykelini yontar” demiş…Filmin
başlarında Peppino di Capri’nin sesinden dinlediğimiz ‘The Jet’ şarkısının
orijinalini Chubby Checker söylemişti (1961)
Bostancı’daki Köşk’te Liza Sezar, Tülin Özak, Semra ve
Selma Durmuş, Tansu Sayın, Sevil Aksan, (İdil Akat rolündeki) (Panter) Emel
Işık, [‘Aşk Dediğin Laf Değildir’ (1976) filminden anımsadığımız] Ayla Oranlı,
Tülin Dilek, Şen Orcan, Mualla Omay, Saime Asma, Hatice Yavuzer, Ayşe Soley,
Müşerref Birsan, Nadide Başoğlu, Meral Candanbağlı, Sula Çakıroğlu ve soyadlarını
bulamadığımız Handan, İpek, Gülgûn, Müzeyyen, Aysel, Nüge. Kimse saçlarını
yaptırmadan sınıfa girmediği için üç kuaför sette kalıyormuş. Sanat Yönetmeni
Semih Sezerli, set aralarında piyano çalarak sanatçıların yorgunluğunu gideriyoR.
Genelde, yazarın, ‘Vincent Ewing’ ile ilgili sırrı romanın yazılışından 40 yıl
sonra açıkladığı söylenir. Oysa jenerikte “Eser ve Senaryo: Nihal Yeğinobalı”
yazıyor. O dönemde, filmin ‘Dramatic School’dan (1938) esinlendiği düşünülmüş…
Zuhal Tan, ilk derste Shakespeare’in ‘Onikinci Gece’ (1599) adlı eserinden “..Bu,
aşk değil midir?” diye biten bir bölüm okuyor. Erkek kılığına girip Cesario
adını alan Viola, ‘Vincent Ewing’ ve Nihal Yeğinobalı’yı çağrıştırdı… Filmde ve
romanda tiyatroyla ilgili sözler var. Feridun Çölgeçen “Hokkabazlık yapmadan
komedi oynam ak ne kadar zordur bilirsiniz” diyor. Miss Bee (sf. 177) ise;
“İşittiğime göre son provaların kötü gitmesi hayra işaretmiş.” Filmlerin dublajla
seslendirildiği o dönemde İskender’in sözleri;
“.. Sesli sinema ortaya çıkınca pek çok yıldızın ses
yetersizliği yüzünden sönüp gittikleri görüldü.” Dadı rolündeki Kadriye Tuna
(romandaki adı sevinç ve mutluluk anlamındaki Felicity) neden içimizi, Türkan
Şoray’dan daha çok titretiyor… Oya, Yunus Emre’den bir şiir okur; “Hak bir
gönül verdi bana, ha demeden hayran olur.” ‘Ha demeden’ kısmını ‘hademeden’ diye
söylemesi çok hoştu. Aynı şiir, romandaki Gabriel’e gönderme yapar gibi Cebrail’den
söz ediyor. Filmin sonunda, gitar çalarak söylediği ‘İnan Bana’ şiirini biraz
değiştirerek yapılmış şarkı var… İskender’i Abdurrahman Palay ; Eylül’ü Adalet Cimcoz;
Oya’yı Jeyan Mahfi Ayral Dadı’yı Nezihe Becerikli; Pervin’i Suna Pekuysal; Nuran’ı
Nedret Güvenç; Müdireyi Bedia Muvahhit seslendirmiş… ‘Figaro’dan (1786) (Mozart)
bir arya söyleyen müzik öğretmeni Cemal Pars rolündeki Eyüp Sabri [‘Üç Kızın Hikâyesi’nde
(1958) Otelci rolündeydi]; Eylül, pencereden İskender’i hayranlıkla seyrederken
duyduğumuz ‘Zigeunerweisen Op. 20’ (1889) (Sarasate) melodisi; Annesinin Terzi
Şaziment’in yanında çalışmasını istediği Gültepeli Naciye Baygınyıldız (tüm engelleri
aşıp sahneye çıkıyor); Nedret Güvenç (Nuran), Muzaffer Yenen (Haluk), Şule Erhal
(Ayla), Faik Coşkun (İsmail), romandaki adı Miss Smith olan Gülten Ceylan çok
güzeldi… Bahse girilmiş; Süreyya, İskender’i kendisine âşık edemezse Pervin’e
elmas küpelerini verecek ama ya başarırsa ödül olarak ne alacak? Oya’nın yanıtı
filmin en güzel sözlerinden biri ; “İskender Bey’in aşkı yetmez mi?”… Kitaptan
bir alıntı (sf. 70); “Bazen en önemsiz hadiseler insanın üzerinde ölünceye
kadar silinmeyen intibalar bırakabilir.” (Yazan: Murat Çelenligil “editör”
sinematürk Internet veri tabanı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder